10 Aralık 2018 Pazartesi

HSK kararnamesi ile yeni mahkemeler kuruldu!

Bazı yer birinci bölge adli yargı hakimlerinin müstemir yetkilerinin belirlenmesi, yeniden inceleme ve tevziye ilişkin taleplerinin değerlendirilmesi çalışmaları, HSK Birinci Dairesince sonuçlandırılarak karara bağlandı.

HSK'nin internet sitesinde yayımlanan kararname ile Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliğinin 17 Aralık itibarıyla faaliyete geçirilmesi kararlaştırıldı. 

Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 2 heyet halinde çalışması, Ankara 28. Asliye Hukuk Mahkemesinin, Ankara 13. ve 14. Sulh Hukuk Mahkemeleri ile Ankara 2. İnfaz Hakimliğinin 17 Aralık itibarıyla faaliyete geçirilmesine karar verildi.

Kararname ile ayrıca Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, kamuoyunda 2010 KPSS davası olarak bilinen davalar dışında açılacak diğer dosyalar bakımından 30 Haziran 2019'a kadar tevziye kapatılması kararlaştırıldı.

İSTANBUL'A YENİ MAHKEMELER
Kararname ile İstanbul'da yeni mahkemeler kuruldu ve bu mahkemelerin üyeleri de belirlendi.

Buna göre, İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesi, İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi, İstanbul 17. Sulh Hukuk Mahkemesi, İstanbul 26. ve 27. Asliye Hukuk Mahkemeleri ile İstanbul Anadolu 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Aralık itibarıyla faaliyete geçirilecek. 

Kararname uyarınca İzmir'deki ağır ceza mahkemesi sayısı artırıldı. İzmir 20, 21, 22. ve 23. Ağır Ceza Mahkemeleri 17 Aralık itibarıyla faaliyet gösterecek. 

Şanlıurfa 8. Ağır Ceza Mahkemesi de aynı tarihte faaliyete başlayacak. 

Kararname ile ayrıca Adana, Antalya, Alanya, Afyonkarahisar, Ankara, İstanbul, İzmir'in de arasında bulunduğu bazı yerlerde yeni asliye ceza, asliye hukuk, aile, iş, sulh hukuk mahkemeleri ile yeni sulh ceza hakimlikleri kuruldu. 

HSK kararnamesi ile yeni kurulan mahkemelerin üyeleri belirlendi, mevcut mahkemelerin hakimlerinin yetkilendirilmesi yapıldı.

'Aldatılan eş üçüncü kişiden tazminat isteyemez' kararı Resmi Gazete'de!

'Aldatılan eş üçüncü kişiden tazminat isteyemez' kararı Resmi Gazete'de yayımlandı.

Oy çokluğuyla alınan kararın gerekçesinde, aile hukukunda evlilik birliğinin devamı sırasında eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışına karşı diğer eşin başvurabileceği çeşitli hukuki yolların ve uygulanacak yaptırımların düzenlendiği hatırlatıldı.

Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinin 2. fıkrasında "Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmünün yer aldığı anımsatılan gerekçede, bu madde gereğince manevi tazminatın sadece kusurlu olan diğer eşten ve ancak boşanma davası ile istenebileceği belirtildi.

Gerekçede, "Bir kimsenin eşi tarafından aldatılmamayı isteme hakkı şeklinde herkese karşı ileri sürebileceği mutlak bir kişilik hakkı yasalarda yer almadığından, aldatma eylemine katılan üçüncü kişinin aldatılan eşin bir mutlak hakkını ihlal etmesi söz konusu değildir. Başka bir anlatımla evlilik birliğinin tarafı olmayan ve dolayısıyla sadakat yükümlülüğü bulunmayan üçüncü kişinin eşler arasındaki evlilik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklere uyma zorunluluğu bulunmamaktadır." değerlendirmesine yer verildi.

Evli bir kimseyle duygusal ya da cinsel birliktelik yaşayan üçüncü kişinin manevi tazminat sorumluluğunun hukuki dayanağının borçlar hukukundaki haksız fiile ilişkin düzenlemeler çerçevesinde şekillendiği aktarılan gerekçede, Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 49. maddesinin birinci fıkrasına göre, haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için diğer koşulların yanı sıra zarara sebep olan fiilin hukuka aykırı olmasının arandığı belirtildi.

"HUKUKA AYKIRI KABUL EDİLMESİNE OLANAK BULUNMAMAKTA"

Gerekçede, şu tespitlere yer verildi:
"Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararları ve daha sonra TBMM tarafından yeni bir düzenleme yapılmaması neticesinde 765 sayılı TCK'dan zina suçunun çıkarılması ve 5237 sayılı TCK'da suç olarak düzenlenmemesinin yanı sıra medeni hukuk alanında da evli bir kişiyle birlikte olmayı yasaklayan bir hukuk kuralına rastlanmaması karşısında, üçüncü kişinin aldatılan eşe karşı bu nedenle sorumlu olduğunu düzenleyen herhangi bir norm bulunmamaktadır. Bu durumda üçüncü kişinin eyleminin herhangi bir koruma normunu ihlal ettiği söylenemeyeceğinden bu yönde hukuka aykırı kabul edilmesine olanak bulunmamaktadır. Dolayısıyla hukuka aykırılık koşulu gerçekleşmeyen bir eylem nedeniyle TBK'nin 49. maddesinin birinci fıkrası gereğince haksız fiil sorumluluğunun söz konusu olmadığı açıktır."

TBK'nin 49. maddesinin ikinci fıkrasının, zarara sebep olan fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile ahlaka aykırı bir fiille kasten başkasına zarar veren kişinin de haksız fiil sorumluluğunu kabul ettiğinin anlatıldığı gerekçede, evli bir kişiyle birlikte olan üçüncü kişinin eyleminin ahlaka aykırı olduğunu söylemenin mümkün olduğu, ancak üçüncü kişinin söz konusu maddeye göre tazminatla sorumlu olduğunu kabul edebilmek için birlikte olduğu kişinin evli olduğunu bilmesine rağmen bu fiili işlemesinin yeterli olmadığı vurgulandı.

"Manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı kanaatine varılmıştır"
Gerekçede, TBK'nin 49. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, ahlaka aykırı fiilin kasten zarar verme amacıyla işlenmesi gerektiğine işaret edilerek, şunlar kaydedildi:

"Evlilik birliği devam ederken, eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişinin, aldatılan eşe karşı manevi tazminat sorumluluğu ile ilgili olarak kanunlarımızda özel bir tazminat hükmü yer almamasına rağmen, haksız fiile ilişkin genel koşulları da taşımayan eyleminden dolayı üçüncü kişi aleyhine yargı kararıyla tazminat sorumluluğu ihdas edilmesi, evlilik birliğinin ve aile bütünlüğünün korunması gibi saiklerle dahi kabul görmemelidir. Üçüncü kişinin katıldığı aldatma eylemi ile bağlantı olmakla birlikte sadakatsizlik olgusundan farklı olarak, bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlali durumunda, eş söyleyişiyle üçüncü kişinin doğrudan aldatılan eşin kişilik değerlerine yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunması durumunda, manevi tazminat sorumluluğunun doğacağına tereddüt bulunmamaktadır.

Bu kapsamda örneğin, aldatma eylemi ile bağlantılı olarak üçüncü kişinin, aldatılan eşin konut dokunulmazlığını ihlal etmesi, özel yaşamına müdahale etmesi, sır alanına girmesi, ele geçirdiği bazı özel bilgileri ifşa etmesi, kullandığı söz ve diğer ifadeler ile onur ve saygınlığını zedelemesi gibi eylemlerinde hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği şüphesizdir. Üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başka bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı, aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır."

2 Aralık 2018 Pazar

Yargıtay'dan bir emsal karar daha; Patrona 'pinti' diyene tazminat yok!

Yargıtay, patronu için "cimri, pinti" gibi ifadeler kullandığı gerekçesiyle işten atılan kişiye tazminat verilmemesine hükmetti.

Arkadaş sohbetlerinde patronu için, "cimri, pinti" benzetmesi yapan işçi, tazminatsız işten atıldı.
Çalıştığı iş yerinden, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini ileri süren işçi, 2. İş Mahkemesi'ne müracaat ederek, kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili, yıllık izin ve genel tatil ücreti alacaklarını talep etti.

Mahkemede savunma yapan davalı işveren ise; davacının iş yerinde kullanımı yasak olmasına rağmen gizli oturumlar açarak yazdığı e-maillerde, şirket sahibi hakkında da “Cimri, pinti, yumuşak” gibi kelimeler kullandığını ve küfür ettiğini öne sürdü. 

Mahkeme, davacının yazışmalarda kullandığı küfürlü ifadelerle ilgili yapılan ceza yargılaması sonucunda beraat ettiğine dikkat çekip, davacıya tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti.

YARGITAY'DAN EMSAL KARAR
Karar davalı tarafından temyiz edildi. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda, "Davacı tarafından davalı şirketin sahibine 'cimri, pinti' gibi hakaret içeren e-mail kayıtları nedeniyle davacının iş akdinin işverence feshinin haklı olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı hakkında görülen ceza yargılanmasında verilen beraat kararının hukuk hakimini bağlamayacağı gözetilmeden, kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine kabulü hatalıdır. Temyiz olunan kararın oy birliği ile karar verilmiştir" ifadeleri yer aldı.

NTV

1 Aralık 2018 Cumartesi

HGS ceza itirazı nasıl yapılır?

PTT tarafından 2016 yılında HGS geçiş ihlali nedeniyle ceza alan sürücüler, bu cezanın haksız yere verildiğini düşündükleri takdirde itirazda bulunabiliyor.

HGS cezasına itirazlar Karayolları Genel Müdürlüğüne yapılıyor.HGS cezasına itirazlar 0850 460 60 60 numaralı HGS çağrı merkezini arayarak bildirilebiliyor.

Ayrıca araç sahiplerinin itirazlarını hgs@kgm.gov.tr adresine mail atarak veya 0312 801 04 04 faks numarasına bildirerek gerçekleştirebiliyorlar.

KGM tarafından incelenecek olan itirazlar sonucunda gerekli görülürse düzeltme işlemleri yapılıyor.