30 Ocak 2019 Çarşamba

Yargıtay'dan ev kredisi çekenleri ilgilendiren karar!

İstanbul'da yaşayan bir vatandaş ev kredisi aldı. Kredi borcu devam ederken hayatını kaybetti. Hayat sigortasının süresi ise dolmuştu. Aile, kalan borç ile ilgili hukuk mücadelesi başlattı. Davanın sonucu ise tüm kredi kullananları ilgilendiriyor.

Ev alma hayali kuran vatandaş, bankadan 10 yıl vadeli kredi çekerek ev satın aldı. Ödemenin 3'üncü yılında hayatını kaybetti. Borç ise ailesine kaldı.

Aile borcun ödenmesi için banka ve sigorta şirketine başvurdu. Ancak olumsuz yanıt aldı. Kredi kullanırken yaptırılan hayat sigortası 9 ay önce bitmiş ve poliçe yenilenmemişti.

Banka, sigorta şirketinin ödeme yapmadığını ileri sürdü. Sigorta şirketi ise şartnameye göre 6 aylık sürenin geçtiğini ve yenileme yapılamayacağını savundu. Aile mahkeme başvurdu.

MAHKEME DAVAYI REDDETTİ
Tüketici Mahkemesi, banka ve sigorta şirketinin haklı olduğunu belirterek davayı reddetti. Aile, Yargıtay'a başvurdu.

YARGITAY KARARI BOZDU
Yargıtay, ihtiyati sigortalarda kredi süresi içinde yenileme zorunluluğunun kredi kullanana, yenilemeye dair bilgilendirme yapma sorumluluğunun ise kredi kuruluşuna ait olduğunu belirtti. Olayda tarafların ortak kusurlu oldukları ve kusur oranlarının belirlenerek karar verilmesine hükmetti.

BANKA YÜZDE 40 KUSURLU
Dava yeniden görüldü. Bilirkişi raporuna göre, banka yüzde 40 kusurlu bulundu. Mahkeme, bankayı 9 bin 758 TL tazminata mahkum etti. Kararda, avukatın güncelleme yaptığı yeni tazminat miktarı ile ilgili olarak ayrı bir dava açabileceği de belirtildi. Aile, tekrar dava açmaya hazırlanıyor.

Habertürk

Kıdem Tazminatındaki Gelir Vergisi kesintisi iade edilecek!

Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi. Değişiklikle birlikte kıdem tazminatındaki Gelir Vergisi kesintisi iade edilecek.

Gelir Vergisi Kanunu'na ilişkin bazı değişiklikler Resmi Gazete'de yayımlandı.
Yapılan değişiklikle birlikte kıdem tazminatından Gelir Vergisi kesilen işçiler mahkemeye gitmezse vergi kesintisini iade alabilecekler. Futbol kulüpleri ve organizasyonunda görevli tüzel kişiler de Katma Değer Vergisi'yle Gelir Vergisi'nden muaf tutulacak.

KIDEM TAZMİNATI DEĞİŞİKLİĞİ
"GEÇİCİ MADDE 89 – 27/3/2018 tarihinden önce karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar üzerinden tevkif edilerek tahsil edilen gelir vergisi, hizmet erbabının düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca red ve iade edilir.

Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere vazgeçilen davalarla ilgili olarak yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmez.

Hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunan iade talepleriyle ilgili olarak bu madde hükmü uygulanmaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir."

26 Ocak 2019 Cumartesi

AYM'den "kayıp kaçak bedeli" kararı!

Anayasa Mahkemesi, elektrik faturasına "kayıp kaçak bedeli" olarak yansıtılan ücretin iadesi için açtığı dava, yargılama sırasında çıkarılan kanun uyarınca reddedilen başvurucunun haklarının ihlal edilmediğine karar verdi.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, ticari faaliyet kapsamında 2005'te elektrik abonesi olan bir şirket, kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden çeşitli adlar altında yapılan tahsilatlar nedeniyle 67 bin 564 liralık tazminat davası açtı.

Aksaray 2. Asliye Hukuk Mahkemesi davayı kabul ederek, 67 bin 564 liranın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine hükmetti.

Mahkemenin gerekçeli kararında, şirketten tahsil edilen kayıp kaçak bedeli ile bu bedele bağlı çeşitli adlarla yapılan diğer tahsilatların, elektrik abonesi olan şirketin kusurundan kaynaklanan bir sebepten alınmadığı belirtildi. Gerekçeli kararda, Yargıtay içtihatları uyarınca kaçak elektrik kullanmayan abonelerden kayıp kaçak bedeli altında ücret alınmasının hukuk devleti ve adalet düşünceleriyle bağdaşmayacağı ifade edildi.

Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ise yerel mahkemenin kararını bozdu. Bozma kararında, daha önceden açılan ve görülmekte olan davalarda uygulanması hükmünü de içeren 6719 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile yapılan değişiklikler karşısında hukuki durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

Bozma üzerine davayı yeniden ele alan yerel mahkeme, 6719 sayılı Kanun ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'na eklenen geçici 20. madde uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından onaylanan tarifelerin uygulanmasının zorunluluğu ve mahkemelerin denetim yetkisinin, bedelin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğu ile sınırlı olması nedeniyle davanın konusuz kaldığına ve karar verilmesine yer olmadığına hükmetti.

MÜLKİYET HAKKININ İHLALİ
Temyiz edilen bu kararın Yargıtayca onanmasının ardından, şirket adına mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunuldu.

Yüksek Mahkeme, söz konusu uygulamada hak ihlali olmadığına karar verdi.

Kararda, ilgili kanun hükmü yürürlüğe girmeden önce Yargıtay ve Danıştay'ın bu konuda farklı içtihatları bulunduğuna işaret edildi.

"HENÜZ SONUÇLANMAMIŞ UYUŞMAZLIKLARA DA UYGULANIR"
Kanun koyucunun yargı organları arasındaki bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için 6446 sayılı Kanun'a ek bir düzenleme yaptığı anlatılan kararda, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla henüz sonuçlanmamış uyuşmazlıklara da uygulanmasının öngörüldüğü belirtildi.

Kararda, elektrik abonelerinden kayıp kaçak bedeli adı altında tahsilat yapılıp yapılamayacağına ilişkin uygulamanın çelişkili olduğu dikkate alındığında kanun koyucunun amacının yargı kolları arasındaki farklılığı gidermeye ve dolayısıyla hukuki güvenliği sağlamaya yönelik olduğunun anlaşıldığı ifade edildi.

Yargı kararlarındaki farklılık nedeniyle bu konuda açılan davaların mutlak surette lehe sonuçlanması yönünde haklı bir beklentiden söz edilemeyeceğinin altı çizilen kararda, şu tespitlere yer verildi:

"Bu halde, uygulamada birliği sağlamayı amaçlayan kanuni düzenlemenin, yürürlüğe girdiği tarihte mevcut uyuşmazlıklara uygulanmasının haklı ve makul bir nedeni olduğunun kabulü gereklidir.

Öte yandan somut olayda başvurucu, tahsil edilen bedelin hangi nedenle ölçüsüz olduğu hususunda da bir açıklama yapmamış ve herhangi bir sebep de bildirmemiştir. Sonuç olarak müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği, müdahalenin meşru amacının dayandığı kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin bozulmadığı kanaatine varılmıştır.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir."

https://www.ntv.com.tr/turkiye/aymden-kayip-kacak-bedeli-karari,gIKktRdbMk-bjNRRBkFVCA

2019 Asgari ücret ve kıdem tazminatı tavanı belli oldu!

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2019 yılında uygulanacak asgari ücreti belirlemek üzere son toplantısını yaptı. 2019 yılında asgari net ücret Asgari Geçim İndirimi (AGİ) dahil olmak üzere 2 bin 20 TL oldu. 

KIDEM TAZMİNATI TAVAN ÜCRETİ
Yeni yılda uygulanacak kıdem tazminatı tavanı belli oldu. Asgari ücretin yüzde 26 oranında artmasıyla en düşük kıdem tazminatı tutarı da 2 bin 558 liraya çıktı. Bir yıllık hizmet karşılığı ödenebilecek kıdem tazminatı tavanı 6 bin lira olacak.

ARTIŞ 417 TL (YÜZDE 26)
Böylece asgari ücret yüzde 26 artmış oldu. Bekar ve çocuksuz bir çalışan 417 TL artışla en az 2 bin 20 lira asgari ücret alacak.
Evli ve 3 çocuklu bir asgari ücretli, asgari gecim indirimi (AGİ) avantajiyla 2155 TL asgari ücret alacak.

"Annenin sadakatsiz davranışı velayete engel değil"

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kadının sadakatsizliği nedeniyle yaşanan boşanmanın ardından çocukların velayetiyle ilgili önemli bir karar verdi. 

Yargıtay, "annenin sadakatsiz davranışı velayete engel değil" diyerek velayeti babaya veren mahkeme kararını bozdu.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kadının sadakatsizliği nedeniyle boşanan çiftin çocuklarının velayetini, "annenin bu yaşam tarzının, çocukların bedeni, fikri ve ahlaki gelişmeleri bakımından ciddi risk teşkil edeceği" gerekçesiyle babaya veren yerel mahkeme kararını bozdu. 

"Çocuğun üstün yararı"nın korunmasının önemine işaret eden Daire, görüşlerini açıklama olgunluğuna erişen çocukların anneyle yaşamak istemeleri, annenin de velayet görevini yerine getirecek sosyal ve ekonomik şartlara sahip olduğunun anlaşılması karşısında çocukların velayetinin babaya verilmesini bozma nedeni saydı.

Yargıtay'dan nafakada emsal karar: Okul taksiti ve eğitim masrafı kapsam dışı!

Nafaka düzenlemesine yönelik yargıdan önemli bir karar çıktı. Yargıtay, okul taksiti ve eğitim masraflarının nafakadan sayılamayacağına hükmetti. 

2010 yılında boşandığı eşine 3 bin TL tedbir ve yoksulluk, çocukları E. ve S. için 3'er bin liralık nafaka ödemeye mahkûm edilen koca, nafaka taksitleri yerine, velâyeti annesinde olan çocuklarının özel okul taksitini ve eğitim masraflarını ödedi. 

Buna tepki gösteren baba, ödediği okul taksitlerinin nafaka bedelinden yüksek olduğunu ve bu ücretin nafaka yerine geçeceği gerekçesiyle konuyu yargıya taşıdı. 

İlk derece mahkemesi babayı haklı buldu. Ancak konu Yargıtay'a taşındı. Davayı inceleyen Yargıtay, babayı haksız buldu. 

https://www.ntv.com.tr/video/turkiye/yargitaydan-nafakada-emsal-karar-okul-taksiti-ve-egitim-masrafi-kapsam-disi,pRie20mdP0qYib5VeQ5u3Q

23 Ocak 2019 Çarşamba

Hakaret Suçunun İnternet Yoluyla İşlenmesi ve Yaptırımları!

Hakaret suçu şikayete tabi bir suçtur. Hakaret suçunda yapılacak ceza yargılaması mağdurun suç duyurusunda bulunması ile başlayacaktır. 
Şikayet için zamanaşımı süresi 6 aydır.
Şöyle ki, bu suçun mağduru olan kişi ikamet ettiği ilin ya da ilçenin Cumhuriyet Savcılığına ilgili olayı anlatan bir dilekçeyle başvuruda bulunabilir. Dilekçeye mevcut delillerinde eklenmesi gerekmektedir.Herhangi bir hak kaybının için, mağdur sadece suç duyurusunda bulunmakla yetinmemeli, bununla birlikte delillerin toplanması konusunda ilgili mercilere talepte bulunmalıdır.

Yine, suçun mağduru, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ve o hakaret içeren yorumların kaldırılmasını talep etme hakkı da bulunmaktadır.
Talep edilecek manevi tazminat, yapılan eylemin ağırlığına, kusura ve tarafların sosyal ve ekonomik durumuna göre Mahkeme tarafından belirlenecektir.
Hakaret suçu, İnternet yoluyla sosyal medya araçları(Youtube,Facebook,Twitter, vs), paylaşım siteleri ve haber siteleri gibi internet ortamı içerisinden de gerçekleşebilir. Bununla ilgili olarak Yargıtay bir kararında;
“Hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilen eylemin, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde işlendiğinin kabul edilmesi karşısında, sanığa tayin olunan temel cezada, TCK’ nın 125/4. maddesi gereğince artırım yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurularak, sanık hakkında eksik cezaya hükmedilmesi,” Yargıtay 12. C.D. ,2013/2454 E.,  2013/25865K, 2013/25865 T.
Türk Ceza Kanununun ilgili maddeleri:
MADDE 125. -(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.


(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,


İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.


(4) Ceza, hakaretin alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri; basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, üçte biri oranında artırılır.



(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. 


MADDE 126. -(1) Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.

Tutukluluk süresi!

CMK'nın, "Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk  süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek  uzatılabilir, uzatma süresi toplam üç yılı geçemez." şeklindeki fıkradaki "... üç  yılı ..." ibaresinden sonra gelmek üzere, "TCK'nın İkinci Kitap Dördüncü Kısım  Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı  Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı" ibaresi eklendi.

Buna göre, "devletin güvenliğine karşı suçlar", "anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar", "milli savunmaya karşı suçlar" ve "devlet  sırlarına karşı suçlar ve casusluk" suçları ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına  giren suçlarda tutukluluğu uzatma süresi toplam 5 yılı geçemeyecek. Böylelikle, bu tip suçlarda azami tutukluluk süresi 7 yıla kadar çıkabilecek.

Aynı KHK'nın 148. maddesi ile CMK'nın "delillerin tartışılması"  başlıklı 216. maddesinin üçüncü fıkrasına da "Bu aşamada zorunlu müdafinin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez." cümlesi eklendi.  Değişikliğe göre, yargılamalarda, hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilecek. Bu aşamada zorunlu müdafinin hazır bulunmaması, hükmün açıklanmasına engel teşkil etmeyecek.

21 Ocak 2019 Pazartesi

Tüketici hakları hakkında bilmeniz gerekenler!

Tüketici hakları nelerdir?
Aldığınız herhangi bir mal hatalı-arızalı ya da kusurlu çıktığı zaman, ilk 15 gün içinde, değiştirilmesi, paranın geri verilmesi, ücretsiz tamir edilmesi, ayıbın neden olduğu değer kaybının malın bedelinden indirilmesi talep edilebilir. Eğer ayıp, gizli ise ve tüketici de bunu sonradan fark ediyorsa, o zaman 15 gün sınırı, 2 yıla çıkacaktır. Fakat, üzerinde ‘özürlü' vb. uyarı yazısı bulunan ve ayıplı olduğu bilinerek satın alınan mallar için bu durum geçerli olmayacaktır.

Garanti belgesi
Sanayi malı üreten ya da ithal eden firmaların, ürünleri için en az bir yıl garanti verme zorunluluğu bulunmaktadır. Verilen bu garanti, ürünün tüm parçalarını kapsamak zorundadır. Şöyle ki, bazı parçaların garanti kapsamında tutulup, bazılarının ise garanti dışında bırakılması mümkün değildir. Ayrıca Satıcılar, üreticilerin düzenlediği bu garanti belgesini tüketicilerine vermek zorundadır. Bu süre içinde cihazın onarımı ücretsiz yapılacaktır. Üretici ya da servis, garanti kapsamındaki cihaz için ‘herhangi bir ad altında' para talep edemez. Yetkili servis, tamir için bırakılan cihazı en fazla 30 gün içinde onarmak zorundadır. 30 gün sınırı aşıldığı taktirde, alıcının ürünün yenisiyle değiştirilmesini talep etme hakkı vardır. Ayrıca, cihaz tamirdeyken geçen zaman da garanti süresine eklenmek zorundadır.

Garanti kapsamındaki bir cihaz, aynı arızayı iki kez ya da farklı arızaları dört kez peş peşe tekrarladığı takdirde, üretici firma o ürünü ücretsiz değiştirmek zorundadır. Ürünün garanti kapsamı dışına çıkmaması için, yani tüketicinin haklarını kaybetmemesi için, sanayi ürünlerinin onarımını mutlaka yetkili servislere yaptırması gerekmektedir. Öte yandan Yetkili servislere yaptırılan her işlemin belgesinin muhafaza edilmesi gerekir. Garanti kapsamındaki bir ürün için nakliye, montaj, servis, bakım ve tamiri tamamen ücretsiz olmak zorundadır ve tüketicinin “hiçbir bedel” ödemesi gerekmez.

Taksitli Satışlarda Tüketicilerin Hakları Nelerdir?
Satıcı, sözleşmede bildirilen mal ve hizmetin toplam şatış fiyatını hiçbir şekilde ya da nedenle arttıramaz.

  • Tüketici, taksitle aldığı bir ürün için borçlandığı toplam miktarı veya birden fazla taksidi önceden ödeyebilir. Bu durumda satıcı ödenen miktara göre gerekli faiz indirimini yapmakla yükümlüdür.
  • Satıcı, taksit şartlarını içeren sözleşmenin bir kopyasını alıcıya vermek zorundadır. Yapılan sözleşmede de, mal ve hizmetlerin peşin fiyatı, vadeye göre faiziyle birlikte ödenecek toplam satış fiyatı, ön ödeme tutarı, ödeme planı, faiz miktarı ve faizin hesaplandığı yıllık oran ile gecikme faiz oranları yer almalıdır.

Kapıdan Pazarlamalarda Tüketicilerin Hakları Nelerdir?
Kapıdan kapıya pazarlama yapan kuruluşlardan satın alınan ürünlerin “7 gün deneme ve kıyaslama süresi” vardır. Eğer alıcı, bu süre içinde ürünü satın almaktan vazgeçerse, noter aracılığıyla, satıcıya bir ihtarname göndermesi gerekir. Satıcı aldığı peşinatı ve imzalattığı senetleri iade etmek zorundadır.

  • 7 gün içerisinde firmaya ihtarname çekmeyen alıcı ürünü kabul etmiş sayılır. Bu nedenle sözleşme üzerindeki tarihe çok dikkat edilmeli, geçmiş tarihli sözleşmeler asla imzalanmamalıdır.

Tüketici Kredilerinde Tüketicilerin Hakları Nelerdir?
Banka ya da finans kuruluşlarından alınan tüketici kredisi için mutlaka sözleşmenin bir kopyası alınmalıdır. Bu sözleşmede yer alan şartlar, hiçbir şekilde müşteri aleyhine hiç bir şekilde değiştirilemez. Örneğin, sözleşmede yer almadığı müddetçe faiz oranları herhangi bir bahane ile kesinlikle artırılamaz.

  • Alıcı borcun tamamını ya da bir kısmını önceden ödemek isterse, banka ya da finans kurumu gerekli faiz ve komisyon indirimini yapmak zorundadır.

Kampanyalı Satışlarda Tüketicilerin Hakları Nelerdir?
Satıcı kampanya yöntemi ile sattığı malı zamanında teslim etmek zorundadır. Ayrıca, ek para talebinde bulunamadığı gibi taahhüt ettiği mal veya daha üst modeli dışında başka bir ürünü veremez.

Unutmayın ki;
Aldığınız bir ürünü satın aldıktan sonra değiştirme hakkına sahipsiniz. Fakat bu hakkınızı kullanmak için dikkat etmeniz gereken başlıca hususlar mevcuttur. Birincisi aldığınız ürünü kullanmamanız, ikincisi ise ürün iade süresini geçirmemeniz.

Farz edelim ki, bir ürün aldınız ve bu ürün arızalandı. Burada ilgili ürünü garanti kapsamında satıcıya göndermeden, doğrudan ürünü değiştirme hakkına sahipsiniz.

Son olarak, herhangi bir ürünü satın aldığınızda eğer satıcı ile aranızda herhangi bir sözleşme yapmadıysanız, satıcı ile ürün hakkında yaptığınız her konuşma sözleşme hükmünde sayılır.

18 Ocak 2019 Cuma

Sosyal medyada 'sponsorlu-reklamlı dolandırıcılığa' dikkat!

Siber dolandırıcılar, ele geçirdikleri sosyal medya hesaplarıyla bankaların isimlerini kullanarak çok sayıda kullanıcının mağduriyet yaşamasına neden oluyor. Sponsorlu reklamlara tıklayan kullanıcıların banka hesaplarını boşaltan dolandırıcılar, daha sonra sosyal medya hesaplarını eski isim ve haline getirerek suçun diğer kullanıcıların üzerine kalmasını hedefliyor.

Siber dolandırıcılar, ilk aşamada kullanıcıların şifre ve hesap bilgilerini öğrenmek Twitter’da ‘takipçi artırma’, ‘profilime kimler baktı’ gibi siteler ve uygulamaları kullanıyor. 

Dolandırıcılar bu verilerle ele geçirdikleri hesapları, bankaların resmi sosyal medya hesabıymış gibi düzenledikten sonra, sponsorlu reklamlar vererek gönderdikleri mesajların diğer kullanıcıların önüne düşmesini sağlıyor.

Promosyon, ödül tuzağı
Dolandırıcılar banka hesabı gibi düzenlenmiş bu hesaplarla promosyon, ödül, yarışma mesajları paylaşarak diğer kullanıcıların paylaştıkları bağlantılara girmesini hedefliyor. Dolandırıcılar bu yöntemle bağlantılara giren kullanıcıların kimlik ve hesap bilgilerini ele geçiriyor.

Dolandırıcıların geliştirdikleri bu yeni yöntemle hem hesabı çalışan kullanıcılar hem de bu çalınan hesaplardan dolandırılan kullanıcılar mağdur oluyor.

Kullanıcılar ayrıca Twitter’ın bu şekilde dolandırıcılık yapan siber dolandırıcılardan reklam almasını sert bir şekilde eleştirerek konuyla ilgili bir çözüm bulunmasını istiyor.

Dolandırıcılar, banka sayfaları gibi düzenledikleri hesaplardan yaptıkları paylaşımlarla kullanıcıların bilgilerini ele geçirmeye çalışıyor...

Ayarlardan verilen izinleri kaldırın
Eğer siz de daha önce takipçi artırma, profilime kimler baktı gibi sitelere giriş yaptıysanız ayarlardan bu sitelere verdiğiniz izinleri kaldırmanız gerekiyor. Ayrıca olası bir durumu engellemek için şifrenizi değiştirmenizde fayda var.

Ne yapmak gerekiyor?

- Banka ve büyük şirketlerin sosyal medya hesaplarında ‘mavi tık’ bulunuyor. Öncelikli olarak buna dikkat etmek gerekiyor.

- Takipçi hesaplarını kontrol etmek gerekiyor. Türkiye’deki bankaların hepsinin Twitter’da yüksek sayılarda takipçisi bulunuyor.

- Olası bir dolandırıcılık durumuyla karşı karşıya olduğunuzu düşünüyorsanız hemen bankanızı arayarak durum ile ilgili bilgilendirme yapın.

- Kişisel bilgilerini isteyen hesaplar ve bağlantılara asla güvenmeyin. Hiçbir banka müşterisinden bilgilerinin tamamını istemez. Sadece güvenliğin teyit edilmesi amacıyla birkaç soru sorar.

Haber: Y. Çağlar GÖDEK/CNN TÜRK

17 Ocak 2019 Perşembe

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararı!

T.C
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu

Daire: 4. Ceza Dairesi
Esas No: 2010/61
Karar No: 2010/117
K. Tarihi: 25/05/2010

ÖZET;
Sanık M.Ü..’ın, görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan beraatına ilişkin, Yargıtay 4. Ceza Dairesince verilen 10.12.2009 gün ve 34-42 sayılı hüküm, Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından aleyhe temyiz edilmekle, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 09.03.2010 gün ve 159022 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
Olayın gerçekleştiği 13.06.2008 tarihinde Kahramanmaraş 3. Sulh Ceza Hakimi olarak görev yapmakta olan sanığın, daha önceden verilen karar uyarınca mahkemenin 2008/175 esas sayılı dosyasında, 13.06.2008 tarihinde keşif yapılması kararlaştırıldığı halde, 06.06.2008 tarihinde keşif yaptığı, ayrıca aynı tarihte, 2008/350 ve 2008/351 esas sayılı dosyalarda ise henüz keşif günü belirlenmemesine karşın, taraflar ve vekillerine haber verilmeden keşiflerini yaptığı ve yine aynı tarihte Kahramanmaraş 1. Sulh Ceza Mahkemesi’ne ait 2008/188 ve 2008/199 esas sayılı dosyalar elde bulunmadan ve keşif kararı olmadan, mahkemenin müstemir yetkili hakimi görevinin başında olduğu halde, her iki dosyanın da keşiflerini yapıp, sarf kararları yazılarak ödeme yapılmasını sağlamak suretiyle, görevini kötüye kullandığı iddiasıyla açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, sanığın olay tarihinde birinci sınıfa ayrılmış hakim olması nedeniyle davaya ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakan Yargıtay 4. Ceza Dairesince, suç kastı bulunmadığından beraat kararı verilmiş, hüküm Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından sübuta yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca çözümlenmesi gereken sorun; sanığın görevi kötüye kullanma suçunu işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkindir.

Dosya incelendiğinde; 
Olayın, Kahramanmaraş Barosu Avukatlarından M.D..’ın, Kahramanmaraş Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığına sunduğu 11.06.2008 tarihli dilekçe ile Kahramanmaraş 3. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi M. Ü..’ın, müvekkili M. D..’ın sanık olarak yargılandığı 2008/175 esas sayılı dava dosyasında, 13.06.2008 tarihinde keşif yapılmasına ilişkin ara kararı bulunmasına rağmen 06.06.2008 tarihinde kendilerine haber vermeden keşif yaparak savunma haklarını kısıtladığı gibi, ayrıca henüz ilk duruşması yapılmamış olan 2008/350 ve 2008/351 esas sayılı dosyalarda da keşif için alınmış bir karar olmadığı halde müvekkillerinin ve kendisinin haberi olmadan keşif yaptığını, bunlardan başka müstemir yetkili hakimi görevi başında olmasına rağmen Kahramanmaraş 1. Sulh Ceza Mahkemesine ait 2008/188 ve 2008/199 esas sayılı dava dosyalarına ilişkin olarak da dosyalar dahi bulunmadığı halde keşif yaptığını, hakimin bu davranışı nedeniyle müvekkillerinin gözünde keşif gününden dahi haberdar olmayan avukat durumuna düştüğünü ve mesleki hayatının olumsuz etkilendiğini belirterek başvurması üzerine, yapılan soruşturma sonunda ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.

Sanık, aşamalardaki savunmalarında özetle; aynı bölgede başka keşiflerinin de olduğunu, keşif yerinin Kahramanmaraş İlinden yaklaşık 2,5-3 saatte çoğu stabilize olan virajlı yollardan geçilerek güçlükle gidilebildiğini, ulaşmadaki zorluk, bazı keşiflerde bir kısım yolun orman işletmesine ait, dört çeker araçla gidebilmesi, adliye aracı ve çalışanların tekrar aynı yere gelmesi halinde yıpranma payı, yorgunluk, araca yeniden yazılacak sarf kararı vb. dava ve usul ekonomisine ilişkin nedenlerle, 06.06.2008 tarihinde aynı bölgedeki diğer keşifleri bir arada yaparak, adliyeden bir daha uzak kalmayıp, sık sık nöbetçi olduğundan diğer mahkeme işlerini halletme, dosyaların karara çıkarılması için şevk ve görev heyecanı ile personelden aynı mahaldeki diğer dosyaları da almalarını istediğini, ancak sehven 2008-175 esas sayılı keşif günü verilen dosyanın da alınmış olduğunu, dönüşte, keşfin içeriğine dikkat edilmesi ve öncesinde zabıt katibine keşif kararı verilmeyen dosyalarda re’sen keşfe gidildiğinin keşif tutanak formatının üzerine işlenmesi yönünde genel talimat verdiğini, ancak tutanak içeriğine yoğunlaşılması ve aşırı yorgunluk sonucu bu hususun format başlığında sehven unutulduğunu, suça konu yerlerin tespit edilmesinde GPS cihazı ile alınan koordinatlar da kontrol edilerek nizalı alanın kesin olarak işaretlendiğinin bilirkişice rapor edilmesi nedeniyle, yeniden keşif yapılması yönündeki istemleri, yeniden devlete külfet getirmemesi ile dava ve usul ekonomisi açısından reddettiğini, Elbistan İlçesi Orman Müdürlüğü’ne bağlı olmakla birlikte; yargı sınırı Kahramanmaraş merkezde bulunan yerde aynı gün kendi mahkemesinin keşiflerini yaparken, Elbistan’dan gelen tutanak tanıklarının aynı yerde başka keşifler olduğunu söylemeleri üzerine, tutanak tanıklarını mağdur etmemek için, bilirkişilere sorup, dosya olmasa da GPS cihazıyla kesin ve doğru tespit yapacaklarını beyan etmeleri sonucu, bilirkişilerden tutanak tanıklarının yer göstermesi ile GPS cihazıyla gerekli tespitleri yaparak notlarını almalarını, keşif yerinde mesai saati geçtiği ve telefonla ulaşma imkanı da bulunmadığından, ilk mesai günü kendi mahkemesine ait dosyalar için rapor sunmalarını, diğer mahkeme dosyalarına ilişkin raporun ise, ilgili Hakim’in kabul etmesi halinde düzenlemelerini, aksi takdirde düzenlememelerini istediğini, sonrasında ilgili hakimin uygun bulması nedeniyle gerekli işlemlerin yapıldığını, görevi kötüye kullanma suçunda birinin yararına, diğerinin zararına yönelik olarak kasten hareket edilmesi gerekmekte olup, ortada kesinlikle ne birisine yarar, ne de diğerine zarar amacıyla hareket etmediğini, buna rağmen keşif giderlerinin tamamını Maliye Hazinesine ödediğini, bu işi tamamen iyi niyetle yaptığını, keşiflerden herhangi bir maddi beklentisi olmadığını, böyle olsaydı yeniden keşif talep edilen ilgili dosyalarda yeniden keşiflere gidebileceğini ve böylelikle şikayet de edilmemiş olacağını bildirerek beraatini talep etmiştir.

Sanık hakim tarafından dosyalarında keşif yapılan Av. M. D.., Y. D.., E. D.., M. D..ve M.S.., yakınan sıfatıyla dinlenmişler ve sanık hakimden şikayetçi olduklarını ancak kamu davasına katılmak istemediklerini beyan etmişlerdir. 
Tanık H. A.., 1. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi olarak görev yaptığını, 06.06.2008 tarihinde görevi başında olduğunu, ertesi gün sanık hakimin telefonla arayarak, “yerin uzak olması nedeniyle sizin de iki keşif dosyanızın olduğunu öğrendik biz keşfini yaptık, kabul ederseniz, size keşif zabıtlarını verebiliriz” dediğini, kendisinin de hangi dosyalar olduğunu bilmediği bu dosyalar ile ilgili olarak telefonda bilirkişilerin raporlarını sunabileceklerini söylediğini, sonradan itiraz olunca itirazın da haklı olduğu kanaati ile keşif kararı alarak yeniden keşif yaptığını belirtmiştir.

Tanık M. Ç.., 06.06.2008 tarihinde 3. Sulh Ceza mahkemesinde zabıt katibi olarak görevli olduğunu, keşif ara kararında belirtilen günde keşif yapılıyorsa, verilen ara kararı şeklinde tutanağa geçtiklerini, fakat ara kararında belirtilen tarihte gidilmemişse, resen keşfe gidildiğini yazdıklarını, ancak matbu bir önceki keşif zaptı örneği üzerinden yazıldığı için bazen bu hususu unuttuklarını, keşif günü adliyeden çıkmadan önce hakim beyin mübaşire, gidilecek keşif yerlerinin çok uzak olduğunu, o yönde keşif yapılabilecek dosyaları da çıkarmasını söylediğini, ancak kesinlikle keşif günü başka gün olan dosyaların çıkarılmasını istemediğini, mübaşirin de keşif günü verilen şikayetçi Avukat M. D..’a ait bir dosyayı da sehven çıkarmış olduğunu ve bu konuda hakim beyi uyarmadığını, o gün oldukça uzak ve bazen yaklaşık 1-1.5 saat süreyle engebeli arazide yürümek zorunda kalan hakim beyin, aldığı notlara göre keşif zaptının içeriğine bakarak yazdırdığı için matbu keşif başlığına dikkat edilmemiş olduğunu, keşif başlığını düzeltmeyi kendisinin de unuttuğunu, bunun keşifleri gün içerisinde yetiştirme çabası ve yorgunluktan kaynaklandığını, Hakim beyle çalıştığı 2 yıllık dönem içerisinde avukatlı dosyalarda kesinlikle keşif gününden önce veya sonra haber vermeksizin keşif yapmadıklarını, ayrıca avukatın keşfe katılıp katılmayacağı hususunda hakim beyin mutlaka avukatları aratıp bilgileri ve muvafakatları dahilinde işlem yaptığını, ancak her nasılsa bu dosyada bu durumu sehven hiç biri farkedemediği için hakim beyi uyaramadıklarını, Elbistan’dan gelen tutanak tanıklarının, gelip gitmelerinin çok zor olduğunu, burada iki tane daha tutanak tuttuklarını, ancak hangi mahkemeye ait olduğunu bilmediklerini söylemeleri üzerine keşfin yapıldığını, ancak öncesinde hakimin fen ve orman mühendisine dosya bizim mahkemeninse raporu sunarsınız, eğer başka mahkemenin keşfi ise o mahkeme hakiminden onay aldıktan sonra raporları ibraz edersiniz, eğer yapılan keşfi mahkeme hakimi kabul etmezse rapor sunmazsınız diye söylediğini, keşif ücreti konusunda da ilgili mahkeme hakiminin ve mübaşirin keşif parasını yanlış anlamaya maruz bırakmamak için kendisine tahakkuk eden kısmından ve kendisinden alıp vermesini istediğini, kendisinin de keşif ücretleri dağıtıldıktan sonra hakim beyin verdiği parayı 1. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi H..A..’e ve mübaşiri İ. G.e götürüp teklif ettiğini ancak onların parayı kabul etmediklerini, 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin keşiflerini hakimin tamamen iyi niyetle ve öncelikle kendi mahkemesinin dosyaları olabileceğini zannederek ve devletin ekonomik kazancını düşünerek yaptığını, taraflarla zaten herhangi bir husumeti de olmadığını, kendi çıkarını da düşünmediğini, düşünseydi keşif parasını o mahkemenin hakimine ve mübaşirine teklif etmeyeceğini belirtmiştir.
Tanıklar M.Ö..ve H.K.. ise, Elbistan Orman İşletme Şefliğinde Orman Muhafaza Memuru olarak görev yaptıklarını ve 06.06.2008 tarihinde yapılan keşiflerde tutanak tanığı olarak hazır bulunduklarını, keşifler bittikten sonra orman işletme şefliğinin bağlı olduğu ve korumakla yükümlü olduğu sınırlar göz önüne alındığında araçla iki saatte gidilebilen bir uzaklıkta olduğundan, o bölgede orman suçları ile ilgili tuttukları başka tutanaklara ilişkin dosyaların keşiflerini de yapmasını istediklerini, Hakim beyin de “dosya bizde ise notlarımızı alalım, tespitlerimizi yapalım” diyerek yardımcı olmak istediğini, dosya kendilerinde değil ise diğer Hakime söyleyip, kabul ederse yapar, kabul etmez ise yapmaz dediğini, diğer mahkemenin dosyalarına ilişkin olarak keşif zaptı düzenlenip imzalandığını, hakimin böyle bir düşüncesi olmadığını, geliş gidiş zor olduğu için uygun ise keşfin yapılmasını kendilerinin istediğini belirtmişlerdir.

Tanık A. K.., kadastro müdürlüğünde kontrol memuru olarak görev yaptığını, mahkeme heyetiyle beraber orman mühendisi de olduğu halde keşif mahalline gittiklerini, uzak ve sarp bir yer olduğunu, yolun bir kısmında orman idaresinin aracıyla, bir kısmında yürüyerek gittiklerini, 3. Sulh Ceza Mahkemesinin keşfini yaptıktan sonra orman muhafaza memurlarının, iki yere ilişkin daha tutanak tutulduğunu ancak bu tutanaklara ait davanın hangi mahkemede olduğunu bilmediklerini belirttiklerini, bunun üzerine Hakimin orman muhafaza memurlarından tutanak tuttukları yerleri de göstermeleri istediğini, onların gösterdikleri yerde GPRS ile ölçüm yaptığını, orman mühendisinin de incelediğini, bu şekilde o bölgelerinde keşfinin yapılmış olduğunu, Hakimin bu yerlere ilişkin dava bizim mahkememizde ise rapor düzenlersiniz, başka mahkemede ise Hakimlerine sorarız kabul eder iseler raporunuzu verirsiniz, dediğini, orman muhafaza memurlarının Elbistan Bölgesinin memurları olup, daha sonra gelmelerinin zor olacağını belirtmiş olduklarını, ölçüm yaparken gösterilen yerin koordinat değerlerini aldıktan sonra işyerinde bulunan paftaya uygulamasını yaptığını bildirmiştir.
Serbest Orman Mühendisi Bilirkişi A.H..de benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
Özel Dairece sorulması üzerine, Kahramanmaraş 1. Sulh Ceza Mahkemesince 11.11.2009 gün ve 170 sayılı yazı ile mahkemeye ait 2008/188 ve 2008/199 esas sayılı dosyalarda 06.06.2008 tarihinde yapılan keşiflere ait ücretlerin tamamının sanık Hakim tarafından iade edildiği bildirilmiş ve yazı ekinde buna ilişkin 25.11.2008 (40 lira) ve 07.04.2008 tarihli (597,25 lira) dekont örnekleri de gönderilmiştir.

5237 sayılı TCY’nın 257. maddesinde düzenlenen “Görevi kötüye kullanma” suçu; 765 sayılı Yasanın 240. maddesinde yer alan “görevde yetkiyi kötüye kullanma”, 230. maddesindeki “görevi ihmal”, 228. maddesinde düzenlenen “görevde keyfi davranış” ve 212/1. maddesinde düzenlenmiş olan basit rüşvet alma suçlarının karşılığını oluşturmaktadır.

5237 sayılı TCY’nın 257. maddesinin 1. fıkrasındaki görevi kötüye kullanma suçu; kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyeti veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız kazanç sağlanması ile oluşur.
Buna göre; 765 sayılı TCY’nın 240. maddesindeki suçun oluşumu için norma aykırı davranış yeterli iken; 5237 sayılı TCY’nın 257/1. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması gerekmektedir.

O halde, 765 sayılı TCY’nın 240. maddesindeki görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu, memur sayılan kişinin kasten görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ile oluşurken; 5237 sayılı TCY’nın 257/1. maddesindeki suçun oluşabil¬mesi için, kamu görevlisinin kasten görevinin gereklerine aykırı davranması yanında bu davranış nedeniyle kişilerin mağduriyetinin, kamunun zararının ya da kişilere sağlanmış haksız bir kazancın bulunması zorunludur.

Somut olayda; bölgenin ve iş yoğunluğunun özelliklerini gözeten ve uzak olan bir yerde keşif icra eden sanık hakimin, keşif günü gelmemiş ve bir başka mahkemeye ait dosyalarda, re’sen keşif yapması, görevinin gereklerine aykırı ise de keşif ücretlerinin sanık tarafından iade edilmiş olması ve bu aykırılıkların temyiz davasına konu olacağı da nazara alındığında, kişilerin mağduriyetine, kamunun zararına ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanmasına yol açmadığı gibi, sanığın görevi kötüye kullanma kastı ile hareket ettiğinden söz edilemez. Bu itibarla, sanık hakkında hukuka aykırı eylemi nedeniyle disiplin soruşturması yapılmasına bir engel bulunmamakla birlikte, manevi unsur yokluğu nedeniyle oluşmayan görevi kötüye kullanma suçuyla ilgili olarak, temyiz itirazlarının reddiyle beraat hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyesi H.B.., “5237 sayılı Yasanın 257. maddesinin 1. fıkrasında yer bulan ‘görevde yetkiyi kötüye kullanmak’ suçu; kamu görevlisinin görev gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine, kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız kazanç sağlanması ile oluşmaktadır. Bütün Ceza Kanunlarında, kamu görevlilerinin yetkilerini kötüye kullanmaları nedeniyle işledikleri fiiller cezalandırılmaktadır. Burada önemli olan görev gereği sahip olunan yetkidir. Herhangi bir şekilde kanuni yetkinin aşılması, takdir yetkisinin maksada aykırı kullanılması cezalandırılmalıdır.

Takdir yetkisi; kamu görevlisine davranış serbestisi veya keyfi davranma gücünü vermemektedir. Yetkinin, mutlaka kamu hizmeti ve yararına kullanılması şarttır. Takdir yetkisindeki yanılgıyı görev gereğine aykırı davranış olarak değerlendirmemek gerekir. Bu nedenle fiil açıkca görev gereğine aykırı davranış olmalıdır. Diğer yandan kasıtlı davranışların yanılgı savunmasıyla örtülmeye çalışılmasına da izin verilmemelidir. Somut olayın özelliğine, işin vasfına ve failin davranışlarına göre kastın tayin edilmesi gereklidir. Görev gereğine aykırı davranıştan söz edebilmek için failin çalıştığı görev alanıyla alâkalı olarak kendisine yükletilen davranış normlarına aykırı davranışın bulunması aranmalıdır. Suça bağlı olarak sağlanan kazanç veya kamu zararının az ya da çok olması suçun oluşmasına engel teşkil etmez ama cezanın tayin edilmesinde önem kazanır.
Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu’muz bir kısım kararlarında; mağduriyet kavramının sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiğini belirtmektedir. Mağduriyetin azlığı veya çokluğunun suçun oluşmasında önemi bulunmamaktadır.

Keyfilik; Kanun, Tüzük gibi mevzuata yahut teamül ile konulmuş olan kurallara objektif aykırılıktır. Takdir yetkisinin amaca aykırı ve kamu yararı ilkesi gözetilmeden uygulanması halinde de keyfi davranılmış olur. Görevin gereklerine aykırı davranan kişinin haksız kazanç sağlaması da diğer önemli noktadır. Haksız kazanç; kişilere hukuka aykırı olarak ve hak etmediği şekilde menfaat sağlanmasıdır. Kazanç terimi ayrıca hem maddi ve ekonomik çıkarı hem de manevi yararı içine alacak biçimde anlaşılmalıdır. Failin saiki veya maksadı farklı olsa dahi, görevinin gereklerine aykırı davranışının maddede belirtilen neticelerden birine yol açacağını bilerek hareket etmiş olursa, suçun manevi unsuru diğer bir deyişle genel kastı gerçekleşmiş olacaktır.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 27.06.2006 gün ve 315 sayılı kararı ile benimsenen Bangolar Yargı Etiği İlkelerine göre; Hâkim, doğruluk ve tutarlılıktan ayrılmamalıdır. Mesleki davranış şekli itibariyle, makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide herhangi bir serzenişe yol açmayacak hâl ve tavır içinde olmalıdır. Yakışıksız ve yakışık olmayan görüntüler içerisinde bulunmaktan kaçınmalıdır. Özellikle “Yargının Onuruyla” uyumlu bir tarzda davranmalıdır. Kısaca özetlemek gerekirse Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları; Anayasa ve Yasalarla kendilerine verilen görev ve yetkilerini yazılı olan veya olmayan ancak evrensel anlamda Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarını bağladığından kuşku duyulmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler. Aksine davranışın, ortaya çıkacak sonuçlar ve toplumdaki Adalet duygusunda açacağı yara itibariyle Hâkimlik mesleğinden kaynaklanan yetki ve görevin ihmal edilmesi ya da kötüye kullanılması anlamına geleceği açıktır ki, bundan da Yargı Erkinin nüfus ve itibarının zarar göreceği kaçınılmazdır.
Somut olayımızda; sanık 30.04.2006 tarihinde birinci sınıfa ayrılmış deneyimli bir Hâkimdir. 13.06.2008 tarihinde gidilmesine karar verilmesine rağmen keşif tarihini taraf ve taraf vekillerine haber vermeden bir hafta önceye çekerek keşfi icra etmiş, yine kendi mahkemesi olan Kahramanmaraş 3. Sulh Ceza Mahkemesine ait iki dosyada keşif kararı vermeden keşifleri yapmış, diğer iki dosyada ise; Kahramanmaraş 1. Sulh Ceza Mahkemesinin müstemir yetkili hâkimi görevinin başında olmasına rağmen “ileride kabul edilmesi halinde” düşüncesiyle ve dosyalar keşif mahalline bile götürülmeden keşifleri icra ederek sarf kararlarının yazılmasını ve ödemelerin yapılmasını sağlayarak haksız kazanca sahip olmuştur. ‘Ne olacak, zaten 1. Sulh Ceza Mahkemesi Hâkiminden kaçırılan dosyalardan alınan keşif ücretleri geri ödenmiş mesele kalmamış’ şeklinde düşünülebilinir ama sanık bunu bile kendi isteğiyle yapmamış, şikayet edileceğini anladığında Maliyeye geri dönüş yaparak görevli olmadığı dosyaların keşif paralarını ödemiş, bu şekilde muhtemel bir soruşturmadan ve sorumluluktan kaçmak istemiştir. Kendi mahkemesine ait dosyalarla ilgili almış olduğu keşif paralarını ise geri vermemiştir. Birinci sınıfa ayrılmış bir Hâkimin davranış şekli bu mudur? Böyle mi olmalıdır? Daha da önemlisi böyle mi devam etmelidir?

Biraz önce ayrıntılarına yer verildiği gibi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinin 1. fıkrasında aranan tüm şartların gerçekleştiği ve etik kuralların yerle bir olduğu apaçık ortadadır.
Yüksek Ceza Genel Kurulumuzun vereceği bu çok önemli karar; mesleğin ilk yıllarında bulunan Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarımıza olduğu kadar stajlarını tamamlamaya çalışan Hâkim ve Savcı Adaylarına da emsal teşkil edecek bir karar olacaktır.
Açıklanan nedenlerle; sanığa yüklenen “görevde yetkiyi kötüye kullanmak” suçunun unsurlarının oluştuğu düşüncesiyle Yüksek Ceza Genel Kurul çoğunluğunun suçun unsurlarının oluşmadığı görüşüne katılmıyorum” görüşüyle;
Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer Kurul Üyeleri de bu görüşe katılarak karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 10.12.2009 gün ve 34-42 sayılı beraat hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.05.2010 günü yapılan birinci müzakerede yasal oyçoğunluğu sağlanamadığından, 25.05.2010 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oyçokluğuyla karar verildi.

8 Ocak 2019 Salı

Araç Değer Kaybı Nasıl Hesaplanır?

Araç değer kaybı, trafik kazasında hasar gören aracın durumunu ifade eder. Bu, hasar alarak tamir-onarım gören aracın ikinci el piyasasındaki mevcut değerinin altına düşmesidir. Trafik kazasında hasar gören araç, en iyi şekilde tamir edilmiş dahi değerinde bir düşüş yaşanması kaçınılmaz olacaktır. 

Araç Değer Kaybı Nasıl Hesaplanır?
Araç değer kaybı hesaplamasında birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin bazıları araç, bazıları ise araç kullanım şekliyle alakalıdır. Bu faktörler:

  • Üretim yılı
  • Hasar geçmişi ve niteliği
  • Kilometresi
  • Marka ve model bilgisi
  • Trafiğe çıkış tarihi
  • Pazar değeri bu hesaplamaya etki eden faktörlerdir.

Araç Değer Kaybı Nasıl Karşılanır?
Trafik kazasında herhangi bir kusuru bulunmayan sürücünün aracı için oluşan değer kaybını karşılayacak olan taraf, kazaya neden olan %100 kusurlu bulunan sürücüdür. Bu yüzden araçta oluşan değer kaybı kazaya neden olan %100 kusurlu sürücünün trafik sigortası tarafından karşılanacaktır.

Araç Değer Kaybıyla ilgili olarak, admin@fatihkeles.net veya 0212 909 16 18 no'lu telefon numaramızdan bizlere ulaşabilirsiniz.

Aday Memur Olarak Atanma!

Aday memura ilişkin hususlar Devlet Memurları Kanunu 3. Bölüm 54-58 arasısında düzenlenmiştir.Sınavlarda başarılı olanlardan Devlet memurluğuna girmek isteyenler başarı listesindeki sıraya ve 47 nci maddeye göre ilan edilen kadro sayısı kadar, kurumlarınca aday memur olarak atanırlar.

Aday memurluk süresi bir yıldan az iki yıldan çok olamamaktadır. (DMK madde 54/2).”Adaylık süresinin bir yıldan az iki yıldan çok olmayacağı, aday memurların sicil amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile asli memurluğa geçmelerinin mümkün olduğu, vergi denetmeni olarak görev yapan davacının, davalı idarede asgari bir yıllık adaylık süresini doldurmuş olmasının asaletinin tasdikini zorunlu kılmayacağı, bu konuda idarelere takdir yetkisi tanındığı görülmektedir”(Danıştay 12. Dairesi E.2008/5809 , K.2010/4347)

Ayrıca adaylık süresi içerisinde aday memurun başka kurumlara nakli yapılamamaktadır.(DMK madde 54/2).”aday memur olanların başka kuruma naklinin yapılamayacağı, öte yandan yukarıda yer verilen Yönetmelik hükmüyle hakkında yargı kararı verilenler dışında kalanların atanabilmelerinin kadro ve ihtiyaç durumuna göre Bakanlıkça planlanacağının düzenlendiği, Bakanlığın bu yetkisine dayanarak öğretmen alımlarını dönemler itibariyle planlayarak buna ilişkin düzenlemelere ilgili dönemler itibariyle çıkardığı Kılavuzlarda yer verdiği, 2006-1 dönemi için ise ilk atama, açıktan ve açıktan ilk atama çeşitleriyle sınırlı olarak alım yapıldığı, asılsız veya yanlış bilgi verenlerin atamalarının iptal edileceği düzenlemeleri karşısında; aday memur olan davacının öğretmen olarak atanmasının mümkün olmadığı, öte yandan asil memur olması halinde dahi Bakanlıkça ilgili dönemde kurumlar arası nakil yoluyla öğretmen alımı yapılmadığı halde durumuna uygun olmayan ilk atama yoluyla başvuruda bulunulduğundan ilgili atamanın iptal edileceği, bu durumda aday memur olduğunu gizleyerek ilk atama yoluyla başvuruda bulunmak suretiyle ataması yapılan adı geçenin kurumlar arası naklinin mümkün olmaması ve yanlış bilgi verdiği gerekçesiyle atamasının iptal edilmesi yolundaki dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır”(Danıştay 2. Dairesi E.2007/2043 , K.2008/1966)   

158. maddeye göre ise aday memurlarıı asaletleri tasdik edilinceye kadar kademe ilerlemesi uygulunmaz.

Aday memur adaylık süresince kurumu tarafından deneceği gibi yetiştilirmektedir.DMK 55. maddede de belirtilidği gibi; aday olarak atanan memur, bütün memurların ortak vasıfları ile ilgili temel eğitime, bilahare sınıfları ile ilgili hazırlayıcı eğitime ve staja tabi tutulmaları gerekir.Eğitim süreleri, programları, değerlendirme esasları ve hangi kurumların sorumluluğunda yapılacağı ve diğer hususlar Cumhurbaşkanınca hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.

DMK madde 104’te geçen mazeret izninde “asıl memur-aday memur” ayrımı yapılmadığından aday memur bir yıllık hizmet süresi doldurmamış olsa bile mazeret izninden yararlanabilir.Mazeret izni sırasında fiili çalışmyay bağlı her türlü ödemeler hariç memurların mali hakları ile sosyal hakları devam eder .
-----
1 www.kararara.com
2 Bahtiyar Akyılmaz, Murat Sezginer, Cemil Kaya, Türk İdare Hukuku,9.Baskı,Savaş Yayınları, s.680.

Aday memur adaylık süresi sonunda ya görevine son verilir ya da asaleten tasdik edilirek aday memurluktan asil/asli memurluğa hak kazanır.

Aday memur adaylık süresince temel ve hazırlayıcı eğitim ve staj devrelerinin her birinden başarısız olursa  veya hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmayacak durum sergilerse veyahut
göreve devamsızlıkları tespit edilirse disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin
onayı ile ilişkileri kesilir.İlişkileri kesilenler ilgili kurumlarca derhal Devlet Personel Başkanlığına bildirilirler(DMK madde 57)

Aday memurlar hakkında DMK 125. maddede öngörülen uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları aday memurlar hakkında da uygulanır.Buna karşılık aday memurun görevine son vermede devlet memurluğundan çıkarma cezası yerine DMK’nın 56. maddesi uygulanır(disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişkileri kesilmesi) .

DMK 57/2’ye göre;Adaylık devresi içinde veya sonunda, 56 ncı ve bu madde hükümlerine göre ilişikleri kesilenler (sağlık nedenleri hariç) 3 yıl süre ile Devlet memurluğuna alınmayacaktır.

6 Ocak 2019 Pazar

Yabancı ülke vatandaşlarının Türkiye'deki avukata vekalet vermesi!

Türk vatandaşı olmayan ve yurtdışında yaşayan yabancı bir kişinin Türkiye’de avukata vekâlet çıkarabilmesi için iki seçenek bulunmaktadır.

1-) Türk vatandaşı olmayan ve yurtdışında yaşayan yabancı bir kişinin yeminli tercüman ile birlikte Türk konsolosluğuna giderek vekâlet vermesi.

2-) Bulunduğu ülkedeki herhangi bir notere gidilmesi ve Türkiye’deki avukata vekâletname çıkarılması. Çıkarılan vekâletnameye Apostille şerhi alınması. Sonrasında Türkiye konsolosluğu aracılığı ile Türkçe ’ye tercüme ettirilmesi. Tercüme edilen vekâletnamenin yine Türk konsolosluğunda tercüme tasdikine tabi tutulması

2 Ocak 2019 Çarşamba

Avukatların E-Tebligat adresini aktif hale getirmek için yapacağı işlemler!



AVUKATLARIN E-TEBLİGAT ADRESİNİ AKTİF HALE GETİRMEK İÇİN YAPACAĞI İŞLEMLER!

E-TEBLİGAT.GOV.TR ADRESİNE GİRDİKTEN SONRA, E-TEBLİGAT PROTALINA GİR SEÇENEĞİNE TIKLIYORUZ.

KARŞIMIZA https://portal.etebligat.gov.tr/login ADRESİ ÇIKACAK,ÇIKAN SAYFANIN ALT KISMINDA E-İMZA BUTONUNA GÖRECEKSİNİZ. BURAYADA TIKLIYORUZ.

YİNE KARŞIMIZA ÇIKAN SAYFADA BULUNAN YÖNERGE KISMINDAKİ 2 NUMARALI MADDE DE BULUNAN TIKLAYINIZ YAZISINA BASIYORUZ, DOWNLOAD YAPTIKTAN SONRA İNEN DOSYAYA TIKLAYIP MASAÜSTÜNE KURACAKSINIZ. BU İŞLEMİ YAPTIKTAN SONRA MASAÜSTÜNÜZDE ‘PTT UETS E-İMZA’ UYGULAMASI GÖRECEKSİNİZ. BU UYGULAMAYA TIKLAYIN.

SAYFADA BULUNAN TC KİMLİK NO KISMINA NUMARANIZI YAZIN VE İMZALA BUTONUNA TIKLAYARAK SİSTEMİN 6 HANELİ GEÇİCİ KOD ÜRETMESİNİ SAĞLAYIN. ÜRETİLEN KODU KOPYALAYIN!

DAHA SONRA MASAÜSTÜNE YÜKLEDİĞİNİZ ‘PTT UETS E-İMZA’ UYGULAMASINI AÇIN VE ‘KODU YAPIŞTIR’ BUTONUNA TIKLAYIN YA DA DİLERSENİZ 6 HANELİ GEÇİCİ KODU ALANA YAZIN VE GÖNDER BUTONUNA TIKLAYIN!

AÇILACAK PENCEREDE BİLGİLERİ GÖRDÜKTEN SONRA İLERİ DİYİNİZ. SONRASINDA E-İMZA SAYFASI AÇILACAK VE E-İMZA PİN KODU İSTENECEKTİR.PİN KODUNU GİRDİKTEN SONRA PTT E-TEBLİGAT SAYFASINDA, SAYFANIN SAĞ ÜST KÖŞESİNDE ‘HESABIM’ BÖLÜMÜ AÇILACAK. AÇILAN HESABIM BÖLÜMÜNDE İLK ÖNCE CEP TELEFONU DOĞRULAMASI YAPACAKSINIZ. BU İŞLEMİ YAPTIKTAN SONRA SAYFAYI KULLANABİLİRSİNİZ.
.
SON OLARAK UYAP AVUKAT PORTALINA GİRİŞ YAPTIKTAN SONRA ‘ADRES BİLGİLERİ’ KISMINDAN YENİ ADRES EKLE KISMINA TIKLAYARAK TEBLİGAT ADRESİNİ EKLEYEREK SORUNSUZ BİR ŞEKİLDE KULLANABİLİRSİNİZ.
.