25 Nisan 2019 Perşembe

Kefil ve Müteselsil kefil arasındaki fark nedir?

Eğer sözleşmede sadece kefil yazıyorsa ilk önce kefile başvurulamaz. Kiralayan önce kiracıya karşı takip başlatmalı, şayet sonuç alınmaz ise kefile başvurulmalıdır. 

Kefil hanesinde ‘müteselsil kefil’ yazıyor ise kiracı ile birlikte kefile veya kiracı olmadan doğrudan doğruya kefile başvuru mümkündür. Bu anlatılanlar kefaletin türü bakımından dikkat edilmesi gereken husustur. 

Diğer bir önemli ayrıntı ise öncelikle sözleşmeye bakılmalı, sözleşmenin süresi bitmiş, sonra yasal olarak kendiliğinden sözleşme uzamışsa yani kira sözleşmesi 2016 yılında yapılmış ve 2017 yılında sona eriyor ise, kefil olmaktan kaynaklanan sorumlulukta sözleşmenin sona ermesi ile yani 2017’de bitmiş olacaktır. 

Kira sözleşmesi uzamış olsa dahi mevcut kefillik ve bundan kaynaklanan sorumluk sona ermiş olur. Bu nedenle kefile başvurulamaz, başvurulması halinde itiraz edilmesi mümkündür.

Son olarak ilgili sözleşmede “Kira sözleşmesinin uzaması halinde kefilin kefaleti de uzayacaktır” şeklindeki ifade kefilin sorumluğunu uzatmayacaktır. Sorumluluğun uzaması için sözleşmede kefilin sorumlu olacağı miktarın yazılı olması gerekmektedir.

14 Nisan 2019 Pazar

Boşanma davasında maddi manevi tazminat!

T.C.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi
Esas No:2010/6572
Karar No:2011/9551
K. Tarihi: 31.05.2011

1. Davalının katılma yoluyla temyiz dilekçesinin kaydı ve harcı bulunmadığından incelenmesine yer olmadığına,


2. Davacının temyizinin incelenmesine gelince;

Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Borçlar Kanunu’nun 42 ve 44. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK.md.174/1) ve manevi (TMK.md.174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte belirtilen nedenle tazminatlar yönünden davacı lehine BOZULMASINA<karar>, davalı kocanın temyizinin yukarıda 1. bentte belirtilen nedenle incelenmesine yer olmadığına, duruşma için taktir olunan 825.00 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, itek halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Bankaların ödemekle yükümlü oldukları çek bedellerinde değişiklik yapıldı!

Bankaların çek ödeme sorumluluklarında değişiklik yapan tebliğ Resmi Gazetede yayımlandı. Bankanın her çek yaprağı için ödemekle yükümlü olduğu miktar arttırıldı.

TEBLİĞ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından:

ÇEK DEFTERLERİNİN BASKI ŞEKLİNE VE BANKALARIN HAMİLE

ÖDEMEKLE YÜKÜMLÜ OLDUĞU MİKTARIN BELİRLENMESİNE

İLİŞKİN TEBLİĞ (SAYI: 2010/2)’DE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ

(SAYI: 2019/1)

MADDE 1 – 20/1/2010 tarihli ve 27468 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çek Defterlerinin Baskı Şekline ve Bankaların Hamile Ödemekle Yükümlü Olduğu Miktarın Belirlenmesine İlişkin Tebliğ (Sayı: 2010/2)’in 4 üncü maddesinde yer alan “binaltıyüz Türk Lirası” ibareleri “ikibinotuz Türk Lirası” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 2 – Aynı Tebliğin geçici 2 nci maddesinde yer alan “dokuzyüzkırk Türk Lirası” ibareleri “binikiyüzellibeş Türk Lirası” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 3 – Bu Tebliğ 28/1/2019 tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4 – Bu Tebliğ hükümlerini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı yürütür.

Karşılıksız çeke üç mahkemeden üç farklı karar!

Ödeme güçlüğüne giren birçok şirketin konkordato ilan etmesi, bu uygulamanın kötüye kullanılıp kullanılmadığını ve yaşanan aksaklıkları sık sık gündeme getiriyordu. 15 Mart 2018'de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen yeni konkordato yasası, suistimali önlemeye yönelik olsa da uygulama farklılıkları yüzünden birçok soruna neden oluyor.

Dünya gazetesinden Veysel Ağdar'ın haberine göre; konkordato sürecinde olan bir firmanın karşılıksız çıkan çeki için Ankara 10. İcra Ceza Mahkemesi 'beraat', Mersin 3. İcra Ceza Mahkemesi 'yargılamanın durdurulması', Mersin 1 İcra Ceza Mahkemesi ise 'mahkumiyet' kararı verdi.

Türkiye'de ilk konkordato talebinde bulunanlardan ve süreçten faydalanan iş adamı uygulama sürecinde yaşanan aksaklıkları anlattı.

Ekonomik kriz sonucu Ticaret Mahkemesi’ne firması için konkordato talebinde bulunduğunu kaydeden firma sahibi, "Kanunda aranan şartları sırasıyla yerine getirdik, önce 3 aylık sonra ek 2 aylık geçici süreler ve nihayetinde 12 aylık kesin süre alarak icra takiplerine karşı koruma aldık. Konkordato başvurusundan önce vermiş olduğumuz çek karşılıksız çıktı. Alacaklı firma dava açtı. Karşılıksız çek suçundan 3 ayrı ceza mahkemesi 3 ayrı ceza verdi: Durdurma, mahkumiyet, beraat. Sırf bu durum dahi ortada büyük bir hukuki karışıklık olduğunu gösteriyor" dedi.

https://www.aydinlik.com.tr/uc-mahkemeden-uc-ayri-karar-ekonomi-nisan-2019

İnstagram'da "Üzgünüz, isteğinizle ilgili bir sorun oluştu" hatası!


  1. Öncelikle Instagram hesabınızı bilgisayar veya başka bir telefon üzerinden açınız. 
  2. Sonrasında Telefon numaranızı kaldırın ve tekrar ekleyip onaylatınız. 
  3. İnstagram uygulamasını telefonunuzdan kaldırıp tekrar yükleyiniz ve sonra giriş kısmına geliniz ve şifremi unuttum kısmına tıklayınız. 
  4. Telefon numaranızı girerek gelen onay kodu ekranına, telefonunuza SMS yoluyla gelen kodu yazın!



İhtiyati Tedbir kararının icrayı durdurup durduramayacağına ilişkin Yargıtay Kararı!

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2010/22335
Karar No: 2011/5578
Karar Tarihi: 05/04/2011

İHTİYATİ TEDBİR KARARI İCRA SATIŞINA ENGEL OLUP OLMADIĞI ( İhtiyati Haciz Tedbir Kararları Sadece Malikin Taşınmazı Üçüncü Kişilere Rızai Devrini ve Tasarruflarını Engellediği - Yoksa Üçüncü Kişilere Cebri İcra Yolu İle Satışını Engellemediği/Diğer Fesih Sebepleri İncelenerek Karar Verilmesi Gerektiği )

(İhtiyati Haciz Tedbir Kararları Sadece Malikin Taşınmazı Üçüncü Kişilere Rızai Devrini ve Tasarruflarını Engellediği, Üçüncü Kişilere Cebri İcra Yolu İle Satışını Engellemediği, Diğer Fesih Sebepleri İncelenerek Karar Verilmesi Gerektiği)

(Tedbir Verilen Davaların Tamamının Taşınmazın Aynından Kaynaklanan Davalar Olduğu ve Tedbirin de Kaldırıldığının Bildirilmediği Gerekçesiyle Davanın Kabulü İle İhalenin Feshine Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )

İLGİLİ KANUN MADDELERİ: 2004/madde 366, 1086/madde 101

ÖZET: İcra müdürü bu son mahkeme yazıları doğrultusunda ihtiyati tedbir kararının satışa engel olmayacağını düşünerek ihaleyi yapmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere ihtiyati tedbir kararlarında cebri icra yolu ile satışın önleneceğine dair bir ibare bulunmadığı gibi, dosyaların görevsizlikle geldiği tüketici mahkemeleri de ihtiyati tedbir kararının cebri icra yolu ile satışı önlemeyeceği yorumunda bulunmuşlardır.

Dairemizin süregelen içtihatlarına göre tedbir kararları, sadece malikin taşınmazı üçüncü kişilere rızai devrini ve tasarruflarını engeller. Yoksa üçüncü kişilere cebri icra yolu ile satışını engellemez. O halde mahkemece ileri sürülen diğer fesih sebepleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tedbir verilen davaların tamamının taşınmazın aynından kaynaklanan davalar olduğu ve tedbirin de kaldırıldığının bildirilmediği gerekçesiyle davanın kabulüyle ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.

DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki ihale alıcısı ve alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: 
1-) İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına H.U.M.K.`nun 438. ve İ.İ.K.`nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;

2-) Şikayetçi hissedarlar vekili, diğer şikayetleri ile birlikte ihalesi yapılan taşınmaza ilişkin olarak mahkemelerce verilen ihtiyati tedbir kararı olduğundan bahisle 24.9.2007 tarihli ihalenin feshini talep etmiştir. Somut olayda şikayetçiler tarafından tamamen satış vaadi sözleşmelerine dayalı tapu iptal ve tescil davaları açılmıştır.

Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi`nde 2005/955 esas numara ile açılan davada, tapu kayıtlarına tedbir şerhi işlenmesi için müzekkere yazılmasına, dosya kapsamı karşısında bu aşamada icra takibi işleminin durdurulması talebinin reddine 13.6.2005 tarihinde karar verilmiştir. Aynı yöndeki ihtiyati tedbir kararı 13.6.2005 tarihinde Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi`nin 2005/956 esas sayılı dosyasından da konulmuştur. Yine Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 2005/308 esas sayılı tapu iptal tescil davasında, 30.6.2005 tarihinde borçlunun tapu kaydındaki hissesi üzerine %15 teminat ile ihtiyati tedbir konulmasına, Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğü`nün 2004/3036 talimat sayılı dosyası ile yürütülen satışın durdurulması talebinin ise mahkemenin yetki ve görevinde olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Her üç mahkemeden verilen ihtiyati tedbir kararları 5.7.2005 tarihinde tapuya şerh edilmiştir.

Daha sonra icra müdürlüğünce sorulması üzerine, Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi`nin 2009/955 esas sayılı dosyasından verilen 2.4.2007 tarihli mahkeme cevabında, davanın taşınmazdaki hissenin aynına yönelik olması nedeniyle, cebri icra satışlarının da ihtiyati tedbir konusu olduğu belirtilmiştir. Benzer şekilde aynı mahkemenin 2005/956 esas ve 12.4.2007 tarihli cevabında da cebri icra satışlarının ihtiyati tedbir konusu olduğundan bahsedilmektedir. Bu mahkemeden dosyanın görevsizlikle geldiği İstanbul 6. Tüketici Mahkemesi`nin 2007/373 esas sayılı dosyasından verilen 2.7.2007 tarihli cevabi yazıda ise H.U.M.K.`nun 101 vd, gereğince konulmuş bulunan tedbirin halen devam ettiği, tedbirin icra yoluyla satışa engel olup olmayacağının icra müdürlüğünün takdirinde olduğu belirtilmiştir. Aynı şekilde Küçükçekmece 2. Sulh Mahkemesi`nin 2005/955 esas sayılı dosyasının görevsizlik kararı ile geldiği İstanbul 1. Tüketici Mahkemesi`nin 2007/396 esas sayılı dosyasından 29.6.2007 tarihinde verilen cevapta; "13.6.2005 tarihinde verilen tedbir kararı ile icra takibinin durdurulması talebinin reddine karar verildiğinden, yürürlükte olan bu tedbir kararının takip işlemlerini engelleyici bir niteliği yoktur." denilmektedir. İcra müdürü de bu son mahkeme yazıları doğrultusunda ihtiyati tedbir kararının satışa engel olmayacağını düşünerek ihaleyi yapmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere ihtiyati tedbir kararlarında cebri icra yolu ile satışın önleneceğine dair bir ibare bulunmadığı gibi, dosyaların görevsizlikle geldiği tüketici mahkemeleri de ihtiyati tedbir kararının cebri icra yolu ile satışı önlemeyeceği yorumunda bulunmuşlardır.

Dairemizin süregelen içtihatlarına göre tedbir kararları, sadece malikin taşınmazı üçüncü kişilere rızai devrini ve tasarruflarını engeller. Yoksa üçüncü kişilere cebri icra yolu ile satışını engellemez. O halde mahkemece ileri sürülen diğer fesih sebepleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tedbir verilen davaların tamamının taşınmazın aynından kaynaklanan davalar olduğu ve tedbirin de kaldırıldığının bildirilmediği gerekçesiyle davanın kabulüyle ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ: İhale alıcısı ve alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarıda yazılı sebeplerle İcra İflas Kanunu 366 ve H.U.M.K.`nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 5.4.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

4 Nisan 2019 Perşembe

Tasarrufun İptal Davası Nedir?

Tasarrufun iptal davası; borçlunun alacaklılarına zarar veren bazı tasarruflarını -davacı alacaklı bakımından, onun alacağı ölçüsünde hükümsüz hale getirmeye yarayan bir dava, borçlunun alacaklısını zarara sokmak kastıyla malvarlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun malvarlığına geçmesini sağlayan dava, “borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla malvarlığından çıkarmış olduğu mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin, tasarruftan zarar gören alacaklı tarafından, alacağını elde etmek amacıyla dava açarak tekrar borçlunun malvarlığına geçmesini sağlayan bir dava türü” şeklinde tanımlanabilir.

Bu davanın amacı, borçluların henüz tasarruf yetkilerinin kısıtlanmamış olduğu dönemde (yani; «haciz»den ve «iflâs kararı»ndan önce) alacaklılarından mal kaçırmak kastı ile, kötü niyetle yapmış oldukları hukukî işlemleri, davacı alacaklı bakımından hükümsüz sayarak, borçlunun malvarlığından uzaklaştırdığı (çıkardığı) dava konusu mal üzerinde, alacaklının -sanki, bu mal halâ borçluya aitmiş gibi- cebri icra yolu ile alacağını elde etmesini -bu malın haciz ve satışını isteyerek sağlamaktır.

* Bu yazı, bir dava dosyasına “hukuki mütalâa” (uzman görüşü) ‘HMK. m.293’ olarak sunulmuştur.
** Avukat | İzmir Barosu (9 Eylül Ünv. Huk. Fak. E. Öğr. Görv.) t.uyar@talihuyar.com
[1] BERKİN, N. İflâs Hukuku, 1972, s: 489 - ÖNEN, T. İptâl Davaları (Ank. İk. Tic.
İl. Ak. D. 1969/1, s: 39) - OLGAÇ, S. Yargıtay İçtihatlarının Işığı Altında İcra ve
İflas Hukukunda İptal Davaları (Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, 1974, s: 457 vd.)
[2] Bknz: 17. HD. 08.07.2010 T. 2481/6636 (www.e-uyar.com)
[3] SERTKAYA,A.Ş./KUL,S. Tasarrufun İptali Davaları,2016, s:4.
[4] BKNZ: HGK. 02.02.2005 T. 15-666/1
[5] UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 3. Baskı, 2014, C:3, s:4306.
[6] Bknz: 17. HD. 09.04.2013 T. 7724/5114; 09.04.2013 T. 4120/5124; 26.03.2013
T. 3101/4187; 21.03.2013 T. 2675/3897; 21.03.2013 T. 2708/3898; 05.03.2013
T. 5153/2720; 27.01.2011 T. 9680/424; 07.03.2011 T. 11643/2001; 21.03.2011 T.
7361/2517; 8.7.2010 T. 2483/6636; 18.2.2010 T. 9109/1313; 26.5.2009 T. 2672/3631;
4. HD. 16.2.2010 T. 4343/1376; 17. HD. 14.5.2009 T. 1488/3133; 4. HD. 25.09.2006
T. 1117/9749 vb. (www.e-uyar.com)

Ecrimisil Nedir? Haksız İşgal Tazminatı Nasıl Alınır?

Ecrimisil, bir malın izin dışı kullanılmasıdır. Haksız işgal tazminatı olarak da tanımlanan ecrimisil, bir malın veya taşınmazın sahibinin ya da idarenin rızası dışında kullanılması anlamına gelir. Söz konusu olan bu tazminatın oluşması için, bir mülkün ya da gayrimenkulün yasa dışı bir şekilde, iyi niyetli olmayacak şekilde, mülk sahibinin ya da yetkili kişinin izni ve rızası olmadan yapılmış olması gerekmektedir. 

Gerçek kişi veya tüzel kişilere karşı açılabilecek olan ecrimisil davası ile amaçlanan, haksız işgal tazminatının alınması ve hak sahibine verilmesidir. Davanın açılabilme koşulları ve nasıl açılacağı konusunda bilgi edinmek için aşağıda yer alan bilgilere göz atabilirsiniz.

Ecrimisil Tazminatı Şartları?
  1. İzinsiz bir şekilde kullanmak
  2. İzinsiz bir şekilde inşaat yapmak
  3. Kiralanan taşınmazlarda kira süresi dolmasına rağmen kira sözleşmesini yenilemeden kullanıma devam etmek
  4. Tahsisli veya kamu hizmetinde kullanılmak üzere kiralanan bir mülkün bir kısmının işgal edilmesi

Ecrimisil Davası Nedir?
Ecrimisil davası, haksız işgali yapan kişiye karşı açılan davadır. Burada amaç, malı haksız şekilde ve kötü niyetli olarak elinde bulunduran kişi veya kişilerden haksız işgal tazminatı alınması ve hak sahibine verilmesidir. Bu davayı açabilmek için ön koşul, malı haksız yere elinde bulunduran kişinin bunu davacının rızası veya onayı dışında yapmış olması ve iyi niyetli olmamasıdır.

Türk Medeni Kanunu ile düzenleme altına alınan Ecrimisil davasında, mal sahibinin zarara uğrayıp uğramadığına bakılmaz. Haksız işgal yapan kişinin kusuru önem taşımaz. Taşınmazdan veya maldan elde edilecek gelir, tazminatın hesaplamasında esas kabul edilir.

Davada, mal sahibinin gerçekten zarara uğrayıp uğramadığına bakılmaz. Ya da haksız işgali yapan kişinin kusurlu olup olmadığı önem taşımaz, kötü niyetli olarak işgali gerçekleştirmiş olması yeterlidir. Taşınmazdan / maldan elde edebilecek gelir ödenecek tazminatın hesaplanmasında esas alınır.

Terekeye İlişkin Davalarda Taraf Teşkili!

T.C 
YARGITAY 6.Hukuk Dairesi 
Esas: 2014 / 12421 
Karar: 2014 / 13720 
Karar Tarihi: 10.12.2014

Dava ve Karar: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kira sözleşmesinin iptali davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, kira sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

MK’nun 640/2.maddesine göre mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

İştirak halinde mülkiyet diğer bir deyişle elbirliği mülkiyetin esasında, iştirak halinde mülkiyeti meydana getiren kişilerin hepsinin bir arada hak sahibi olmaları yer alır. Bu mülkiyette malikler paydaş değil, ortaktır. Tüzel kişiliğe sahip olmayan bu ortaklıkta, hakkın süjesi ortaklık olmayıp bir bütün halinde elbirliğiyle hareket etmek zorunda olan ortaklardır (MK. md. 640/1). Ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır.

Somut olayda; davacı N. E. vekili, müvekkilinin D. A.’ün mirasçısı olduğunu, D. A.’ün vekili sıfatıyla hareket eden ve aynı zamanda D. A.’ün mirasçısı olan dava dışı Ö. F. E.’ın aldığı vekaletnameyi kötüye kullanarak, D. ‘ye ait 1000 dönüm araziyi, 01.01.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile 15 yıllığına toplam 1000 TL bedelle baldızı olan davalıya kiraya vermiş gibi noterde kira sözleşmesi imzaladığını, vekilin vekalet yetkisini kötüye kullandığını Bu nedenle sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren geçersiz olduğunu, yapılan işlemin gerçekte 15 yıllığına bağış olduğunu belirterek Ö. F. E.’ın D. A.’e vekaleten davalı N. D. ile imzaladığı Şanlıurfa 4. Noterliğinin 32271 Y.N 29.11.2010 tarihli kira sözleşmesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Dosyaya sunulan mirasçılık belgesine göre D. A.’ün mirasçılarının Davacı N. E. ve Ö. F. E. olup dava sadece N. E. tarafından mirasçı sıfatıyla açılmıştır. Diğer mirasçı Ö. F. E. davada davalı sıfatıyla yer almadığı gibi, davacı tarafından açılan davaya ilişkin muvafakati de bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı tarafından açılan davada taraf teşkili sağlandığı söylenemez.

Mahkemece, davacı vekiline, davaya muvafakati sağlanmayan Ö. F. E.’ın muvafakatini sağlaması yahut muvafakatinin sağlanamaması halinde terekeye temsilci atanması için dava açmak üzere mehil verilerek, bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, usulünce taraf teşkili sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA bozma nedenine göre öteki yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.12.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.

Fatura ve cari hesaba dayalı ihtiyati haciz talebinin kabulü gerekir!

T.C YARGITAY 
19.Hukuk Dairesi 
Esas: 2015 / 685 
Karar: 2015 / 13030 
Karar Tarihi: 19.10.2015

ÖZET: Talep ekinde yer alan faturaların irsaliyeli fatura olduğu ve ayrıca da cari hesap mutabakatına ilişkin belge de bulunduğu gözetildiği yaklaşık ispat kuralı uyarınca talebin kabulü gerekirken reddi doğru görülmemiştir.(2004 S. K. m. 68, 257)

Dava: Taraflar arasındaki ihtiyati haciz talebinin incelenmesi sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı talebin reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde ihtiyati haciz talep eden vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar
İhtiyati haciz talep eden vekili, borçlunun 26.08.2014, 23.08.2014 tarihli fatura tutarlarını ödemediğini, alacağın teminat altında olmadığı için ve borçlunun mal kaçırma girişimleri olduğundan ihtiyati haciz kararı verilmesi istenmiştir.

Mahkemece, sunulan belgelerin ihtiyati haciz talebine yeterli olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş, karar talep eden vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İcra İflas Kanunun 257. maddesi uyarınca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat kuralı uygulanır. Mahkemenin davanın reddine gerekçe gösterdiği sunulan belgelerin İİK 68’e uygun olmadığı gerekçesi alacağın ispatı ile ilgilidir. Bu nedenle talep ekinde yer alan faturaların irsaliyeli fatura olduğu ve ayrıca da cari hesap mutabakatına ilişkin belge de bulunduğu gözetildiği yaklaşık ispat kuralı uyarınca talebin kabulü gerekirken yazılı gerekçesiyle yazılı gerekçeyle reddi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün ihtiyati haciz talep eden yararına bozulmasına, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.10.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.