31 Temmuz 2019 Çarşamba

Fiili (Eylemli) ayrılık, başlı başına "Boşanma Nedeni" değildir!

T.C. 
Yargıtay 
2. Hukuk Dairesi         
2016/3981 E. 
2017/9368 K.
  
Mahkemesi : Aile Mahkemesi
Dava Türü : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı eylemli ayrılık nedeni ile boşanma davası olarak açılmış olup, davacı vekili tarafından 06.10.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede sarsılması hukuki sebebine dönüştürülmüştür. 

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; özellikle davacı tanıkları Z. ile A.'un beyanlarından tarafların beş yıldır fiilen ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır. Fiili ayrılık başlı başına boşanma nedeni olmadığı gibi, terk hukuki sebebine dayalı bir dava da bulunmamaktadır. Davalının boşanmayı gerektirir kusurlu davranışı da ispatlanamamıştır. Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi koşulları oluşmamıştır. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13.09.2017 

26 Temmuz 2019 Cuma

Yurt dışında yaşayanlar adli sicil kayıtlarını 8 dilde alabilecek!

Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın ortak yürüttüğü çalışma ile yurt dışında yaşayanlar, adli sicil kayıtlarını artık konsolosluklardan 8 yabancı dilde alabilecek.

Adalet Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada yurtdışında yaşayanların daha önce adli sicil belgelerini yalnızca Türkçe olarak Konsolosluk.Net üzerinden alabildiği hatırlatılarak, "Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı arasında yapılan ortak çalışmayla birlikte yurt dışında yaşayan vatandaşlara 8 yabancı dilde adli sicil belgesi yurtdışı temsilciliklerinden verilmeye başlandı. 8 Temmuz itibarıyla başlayan hizmet çerçevesinde Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Felemenkçe, Danca ve Portekizce dillerinde vatandaşlar talepleri doğrultusunda adli sicil kayıtları düzenleniyor. Daha önce vatandaşlar yabancı dilde adli sicil belgesi almak istediklerinde Adalet Bakanlığı Adli Sicil Genel Müdürlüğüne doğrudan başvurmak ya da E-devlet üzerinden almak zorunda kalıyordu. Kurumlar arası entegrasyonla birlikte artık vatandaşlar yabancı dilde adli sicil kayıtlarını doğrudan yurtdışı temsilciliklerinden de alabiliyor" denildi.

Açıklamada, uygulamanın hayata geçtiği 8 Temmuz'dan bu yana 82 İngilizce, 46 Fransızca, 19 Almanca, 14 İspanyolca, 4 Portekizce, 1 Felemenkçe, 1 İtalyanca, 1 Danca olmak üzere toplam 194 adli sicil belgesi verildiği belirtildi.

22 Temmuz 2019 Pazartesi

Yabancıların Türkiye’de Şirket/İşyeri Açma Şartları ve Süreci!

10.08.2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 5'inci maddesinin (l) bendinde yer alan "Yabancı uyrukluların işyeri açması ve çalıştırması konusunda, yabancılarla ilgili mevzuat hükümlerine uyulması" hümü yer almakta olup, 6735 sayılı Kanun gereğince, işyeri açacak yabancı şahısların çalışmaya başlamadan önce ilgili Bakanlıktan çalışma izni almaları zorunludur.

Yabancıların işyeri açarak kendi ad ve hesaplarına çalışmak istemeleri halinde, bahse konu işyerlerinin ilgili merciler nezdindeki kuruluş işlemlerinin (işyerinin ticaret sicil veya esnaf odası sicil gazetesinde yayımlanması ve vergi numarası alınması gibi) tamamlanmasını müteakip çalışma izni almak üzere ilgili Bakanlığa başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

İlgili Bakanlık tarafından yapılacak değerlendirme neticesinde talebi uygun bulunarak çalışma izni verilen yabancıların bu izin belgeleriyle birlikte ilgili belediyelere başvuru yaparak işyeri açma ve çalışma ruhsatı talep etmeleri zorunludur.

İşyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenmesi; İlgili Bakanlıkca işyeri sahibi veya ortağı olan yabancılara da süreli çalışma izni verilmekte olup, ilgili belediyelerin bu yabancılara süreli çalışma izin belgesinde belirtilen süreler göz önünde bulundurularak işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlemeleri mümkün bulunmaktadır. Belediyelerimizin, süreli çalışma izni bulunan yabancılardan bu kapsamda ayrıca Bağımsız Çalışma İzni Belgesi talep etmelerine gerek bulunmamaktadır.

Geçici koruma kapsamında bulunan Suriyelilerin ülkemizde çalışabilmelerine ilişkin usul ve esaslar ise, 15.01.2015 tarih ve 29594 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan "Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik" ile düzenlenmiş olup, bu kapsamda bulunan yabancıların ülkemizde çalışabilmeleri için ilgili Bakanlıktan çalışma izni almaları zorunludur.

Geçici koruma kapsamında kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan yabancılar vergi numaraları olması kaydıyla işyerinin kuruluş işlemlerinin tamamlanması sonrasında, şirketler için ticaret sicil gazetesi, gerçek kişi tacirler ile esnaf ve sanatkârlar için ilgili oda sicil kayıt belgesi gibi işyerinin faaliyetini gösterir belgelerin başvuru esnasında otomasyon sistemine taranılması suretiyle çalışmaya başlamadan önce çalışma izni almak zorundadır. Yetkili idarelerce, işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilirken yabancının çalışma izninin bulunması koşulu aranmaktadır.

Yabancı Çalışma İzni Başvurularında Kriter Uygulanmayacak Yabancılar!

Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmelik hükümlerince çalışma izni değerlendirme kriterlerine tabi olmayan yabancılar aşağıda belirtilmiş olup, burada belirtilen yabancıların çalışabilmeleri için çalışma izni almaları zorunludur. 

Çalışma izin başvuruları çalışma izni değerlendirme kriterlerine tabi tutulmaksızın sonuçlandırılan söz konusu yabancıların bu kapsamda bulunduklarını T.C. resmi makamlarından alınmış belgelerle kanıtlamaları zorunludur.
  1. Anne, baba veya çocuğu Türk vatandaşı olan yabancılar,
  2. En az üç yıl süreyle Türk vatandaşı ile evlilik birliği içinde yaşayan yabancılar,
  3. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı yabancılar,
  4. Türk ve akraba toplulukları uygulamaları çerçevesinde ikamet izni verilmiş olan yabancılar,
  5. İnsani mülahazalar çerçevesinde ikamet izni verilmiş olan yabancılar,
  6. İnsan ticareti mağduru olarak ikamet izni verilmiş olan yabancılar,
  7. Vatansız statüsünde ikamet izni verilmiş olan yabancılar.

Yabancı Çalışma İzni Başvuru Türleri Nelerdir?

Yurtiçi Başvuru
Ülkemizde bulunan ve en az altı (6) ay süreli geçerli ikamet tezkeresi sahibi olan yabancılar için yapılır. Bu durumda yabancı 99 ile başlayan T.C. Yabancı Kimlik Numarasına sahiptir. 

Yurtdışı Başvuru
Yabancının ikamet tezkeresi olmadığı durumda, uyruğunda bulunduğu ülkedeki T.C. dış temsilciliğine giderek çalışma vizesi başvurusunda bulunur. Oradan kendisine verilecek olan 16 haneli referans numarasına sahiptir. 

Uzatma Başvurusu
İlgili Bakanlık tarafından verilmiş bir çalışma izninin süresinin uzatılabilmesi için; mevcut çalışma izninin bittiği tarihten geriye doğru en fazla iki aylık sürede olmak kaydıyla, izin süresi sona ermeden uzatma başvurusunda bulunulması gerekmektedir. Çalışma izninin süresinin bitiminden sonra yapılan süre uzatım başvuruları ilk başvuru usul ve esaslarına tabi olarak değerlendirilir. 
Bir yıllık kanuni çalışma süresinden sonra, 6735 sayılı Kanunun 7nci maddesine göre yapılacak uzatma başvurusunun olumlu değerlendirilmesi hâlinde aynı işverene bağlı olarak ilk uzatma başvurusunda en çok iki yıl, sonraki uzatma başvurularında ise en çok üç yıla kadar çalışma izni verilebilir. 
Farklı bir işveren yanında çalışmak üzere yapılan başvurular ilk başvuru usul ve esaslarına tabi olarak değerlendirilir. 
Çalışma izninin uzatılması talebi ilk başvuruda olduğu gibi e-devlet üzerinden elektronik ortamda yapılır. 

Geçici Koruma Sağlanan Yabancılar İçin Çalışma İzni Başvurusu
Ülkemizde geçici koruma altında bulunan Suriye uyruklu yabancılar için yapılır. Yabancı Geçici koruma ikamet tezkeresine sahiptir.

Uluslararası Koruma Sağlanan Yabancılar İçin Çalışma İzin Başvurusu
Ülkemizde uluslararası koruma altında bulunan ve uluslararası koruma başvurusu olan yabancılar için yapılır. Yabancı Uluslararası koruma ikamet tezkeresine sahiptir.

Yabancı Çalışma İzin Türleri Nelerdir?

Yabancı Çalışma İzin Türleri Nelerdir?

Süreli Çalışma İzni
13/8/2016 tarih ve 29800 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanununa göre çalışma izin başvurusu olumlu değerlendirilen yabancıya, iş veya hizmet sözleşmesinin süresini aşmamak koşuluyla, gerçek veya tüzel kişiye ya da kamu kurum veya kuruluşuna ait belirli bir işyerinde veya bunların aynı işkolundaki işyerlerinde belirli bir işte çalışmak şartıyla ilk başvuruda en çok bir yıl süreli çalışma izni verilir.
Çalışma izni süre uzatma başvurusunun olumlu değerlendirilmesi hâlinde yabancıya aynı işverene bağlı olarak ilk uzatma başvurusunda en çok iki yıl, sonraki uzatma başvurularında ise en çok üç yıla kadar çalışma izni verilir. Ancak, farklı bir işveren yanında çalışmak üzere yapılan başvurular 7. maddenin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilir.

Süresiz çalışma İzni
Türkiye’de uzun dönem ikamet izni veya en az sekiz yıl kanuni çalışma izni olan yabancılar süresiz çalışma iznine başvurabilir. Ancak, yabancının başvuru şartlarını taşıması yabancıya mutlak hak sağlamaz.
Süresiz çalışma izni olan yabancı, uzun dönem ikamet izninin sağladığı tüm haklardan yararlanır. Süresiz çalışma izni olan yabancı, özel kanunlardaki düzenlemeler hariç, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili mevzuat hükümlerine tabi olmak şartıyla, Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanır. Süresiz çalışma izni olan yabancının seçme, seçilme ve kamu görevlerine girme hakkı ile askerlik hizmeti yapma yükümlülüğü yoktur.

Bağımsız Çalışma İzni
Profesyonel meslek mensubu yabancılara, diğer kanunlarda belirtilen özel şartların sağlanması kaydıyla bağımsız çalışma izni verilebilir.
Bağımsız çalışma izninin uluslararası işgücü politikası doğrultusunda değerlendirilmesinde, yabancının; eğitim düzeyi, mesleki deneyimi, bilim ve teknolojiye katkısı, Türkiye’deki faaliyetinin veya yatırımının ülke ekonomisine ve istihdama etkisi, yabancı şirket ortağı ise sermaye payı ile Uluslararası İşgücü Politikası Danışma Kurulu önerileri doğrultusunda Bakanlıkça belirlenecek diğer hususlar dikkate alınır.
Bağımsız çalışma izni süreli olarak düzenlenir.

18 Temmuz 2019 Perşembe

Borçlu yerine akrabasına mesaj gönderen avukata 50 bin lira ceza kesildi!

İcra takibi yapan bir avukat, bilgilendirme kısa mesajını borçlu olan şahıs yerine akrabasına göndermesi sonucunda 50 bin lira ceza aldı.

Kişisel Verileri Koruma Kurulu'nun 31/05/2019 Tarihli ve 2019/166 Sayılı Kararı’na göre, şikayetçi olan şahsa, içerisinde yeğenine ait olan ad, soyad ve hizmet numarasının yer aldığı mesajın gönderildiği tespit edildi.

Mesajı gönderen avukat kurula verdiği cevapta, bu gönderimin personel hatasından kaynaklandığını ve başka bir aboneye ait giriş yapılırken rakam hatası sonucunda ilgili kişiye SMS gönderildiğini belirtti. Öte yandan, şikayetçi şahıs, yeğeninin telefon numarası ile kendisine ait telefon numarasının rakam yanlışlığı ile karıştırılmasının mümkün olmadığını belirterek gereğinin yapılmasını talep etti.

Kurul ise, şikayetçinin talebini haklı buldu. Kararda, şikayetçi şahsa ait telefon numarasının da hukuksuz şekilde veri işleme faaliyetine dahil edildiği belirtildi.

Veri sorumlusu avukat hakkında, “Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek” yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle 50 bin lira idari para cezası uygulanmasına karar verildi.

İlgili kişiye ait telefon numarasına kendisine ait olmayan içeriğin gönderilmesi ile ilgili Kişisel Verileri Koruma Kurulunun 31/05/2019 Tarihli ve 2019/166 Sayılı Karar Özeti

Karar Tarihi: 31/05/2019
Karar No    : 2019/166
Konu Özeti : İlgili kişiye ait telefon numarasına kendisine ait olmayan içeriğin gönderilmesi ile ilgili Kurul kararı

İlgili kişinin, şahsına ait telefon numaralarına gönderilen ve kendisine ait olmayan içerik barındıran kısa mesaj (SMS) nedeniyle veri sorumlusuna başvurduğu; veri sorumlusu tarafından verilen cevapta, bu gönderimin personel hatasından kaynaklandığı ve başka bir aboneye ait giriş yapılırken 1 rakam hatası sonucunda ilgili kişiye SMS gönderildiği tespit edilerek yanlışlığın derhal düzeltildiğinin belirtildiği; ancak, kendisine gönderilen SMS’te kişisel verileri yer alan kişinin yeğeni olduğunu ve yeğeninin telefon numarası ile kendisine ait telefon numarasının 1 rakam değişikliği / yanlışlığı ile karıştırılmasının mümkün olmadığını belirterek veri sorumlusu hakkında gereğinin yapılmasını talep ettiği başvurusunun incelenmesi neticesinde,

Gerek bir şirketler grubuna borçlu olduğu belirtilen ve şikayetçinin yeğeni olduğu anlaşılan şahsa ait ad, soyad ve hizmet numarasının şikayetçiye ait hatta gönderilmesi, gerekse şikayetçiye ait telefon numarasının, Kanunda düzenlenen işleme şartlarından herhangi birine dayanmadan işlenmesi şeklindeki tek bir harekete bağlı iki farklı veri işleme faaliyeti sonucunda Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde öngörülen “Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek” yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılan veri sorumlusu avukat hakkında, Kanunun 18 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi kapsamında 50.000 TL idari para cezası uygulanmasına karar verilmiştir.

17 Temmuz 2019 Çarşamba

Suç Uydurma Suçu!

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar”ı içeren dördüncü kısmının “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde, genel olarak ülkedeki yargı mekanizmasının doğru işleyebilmesi ve yargı organlarının adil biçimde karar verebilmesi amacıyla getirilmiş bir takım hükümler yer almaktadır. 

271. maddede, “Suç Uydurma” başlığı altında, “işlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran” kimsenin “üç yıla kadar” hapisle cezalandırılacağı düzenlenmektedir. Önceki kanun döneminde suç tasnii adı altında düzenlenmiş olan suç uydurma suçu oluşturmaktadır.[1]

Yine TCK'nın 271. maddesinde düzenlenen suç, iki seçimlik işlenme biçiminde vuku bulmaktadır.

Fail, suçun bu görünüş biçiminde, işlenmemiş bir suçu işlenmiş gibi, suçu kovuşturmaya yetkili makamlara ihbar etmektedir. Burada belirtilen yetkili makam kavramı CMK m. 158’de düzenlenen yetkili makamlardır.[2] Ceza Muhakemesi m. 158 bu hususu “Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.” şeklinde ifade etmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki ihbarın konusunun bir suç olduğu dikkate alındığında yalnızca disiplin cezası gerektiren bir eylemin yetkili makamlara bildirilmesi bu suçu oluşturmaz.

Gerçekte işlenmeyen bir suçun ihbar edilmesinin ardından ihbarda bulunulan suç gerçekten işlenirse suç oluşmayacağı gibi, işlenmiş bir suçun hukuki niteliğinin değiştirilmesi suretiyle ihbarda bulunulması bu suçu oluşturacaktır.[3] Yine bunun yanında şekli uydurma açısından “Suç uydurma” suçu soyut tehlike suçu niteliğinde olup fiilin herhangi bir zarara neden olması gerekmez. İşlenmemiş bir suçun işlenmiş gibi ihbar edilmesi üzerine soruşturmanın başlatılması zorunlu olmayıp, ihbarın objektif olarak soruşturma başlatmaya elverişli içerikte bulunması suçun oluşumu için yeterlidir.”[4] Maddi uydurma açısından da uydurulan maddi delil ya da emarelerin soruşturma başlatılmasını sağlayacak nitelikte olması gerekmektedir.[5]
           
Yargıtay da bu hususta “Maaş hesabından kendisi para çektiği halde Cumhuriyet savcılığına şikayette bulunarak rızası dışında hesabından para çekildiğini iddia edip bilgi ve isteği dışında hesabından para çeken şahıslardan şikayetçi olduğunu belirten sanığın, sübuta eren ve unsurları yönünden oluşan yüklenen suçtan mahkumiyetine karar verilmelidir.”[6] 

Bir diğer suçun seçimlik işleniş biçimi olan “işlenmemiş bir suçun delil ve eserlerinin uydurulması” eylemi, failin işlenmemiş bir suçun delil ve eserlerini uydurmak suretiyle, kovuşturma organlarının kendiliğinden harekete geçmesini sağlamaya yönelik eylemlerini teşkil etmektedir.

Her ne kadar söz konusu hükümde, “bir suçun delil ve emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurmak” ibareleri yer alsa da, burada önemli olan, uydurmanın objektif olarak soruşturma makamlarını harekete geçirebilecek bir nitelikte olmasıdır. Diğer bir deyiş ile, fiilen soruşturmaya başlanmış olup olmaması, suçun oluşması bakımından önem arz etmeyecektir.

Suç uydurma suçunda mühim olan failin, ceza soruşturmasının başlamasına yönelik eylemleridir. .

Son olarak, suç uydurma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Taksirle işlenemez. Suçun faili açısından ise suçun faili herkes olabilir. Bu suç tipi şikayete bağlı bir suç olmaması nedeniyle resende soruşturulup kovuşturulur. 

[1] 765 sayılı Mülga TCK’nın 283. maddesinde “Vuku bulmadığını bildiği bir suçu Adliyeye veya keyfiyeti adliyeye tevdie mecbur olan bir makama veya kanuni takib yapacak veya yaptırabilecek bir mercie vuku bulmuş gibi ihbar ile yahut vaki olmayan bir suçun eserlerini takibata mübaşeret olunabilecek derecede uyduran kimse 30 aya kadar hapis cezasıyla
cezalandırılır” hükmü yer almaktaydı.
[2] TEZCAN / Durmuş, ERDEM / Mustafa Ruhan, ÖNOK / R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 12. Baskı, s. 1077.
[3] ARTUK / GÖKCEN / YENİDÜNYA, a.g.e, s. 7802.
[4] Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2008/15541E., 2010/13050K., 05.07.2010 T.
[5] ÖZBEK / Veli Özer, KANBUR / Mehmet Nihat, DOĞAN / Koray, BACAKSIZ / Pınar, TEPE / İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 3. Baskı, s. 1042.
[6] Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2014/7675E., 2015/41K.,13.01.2015 T.

Kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karara karşı nereye itiraz edilir?

Kovuşturma, şüpheli hakkında yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle başlayan yargılama sürecini ifade eder (CMK m.175/1). Kovuşturma süreci, savcılık tarafından hazırlanan iddianamedeki fiil ve fail hakkında yargılama yapılmasıdır. Kovuşturma, sadece ceza mahkemelerinin ceza davası hakkında yaptığı yargılamayı tanımlamak için kullanılan bir hukuku kavramıdır.

Suçtan zarar gören kişi, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine  tebliğ edildiği  tarihten  itibaren on beş gün  içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine itiraz edebilir (CMK md.173/1). 

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı, bir itiraz dilekçesi verilerek itiraz edilir.

Dava  dilekçesinde  davanın  dayanakları,  yani  davanın  açılmasını haklı  gösterecek  sebepler  beyan  edilir (CMK 173/2).

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı verilen itiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar, tanıklar ve deliller de belirtilmelidir (CMK md.173/2).

Duruşmasız yapılacak olan inceleme sonunda sulh ceza hakimliği istemi yerinde bulduğu takdirde,  ilgili kararını  ve  dosyayı Cumhuriyet Başsavcılığına  geri gönderir. İlgili Cumhuriyet  savcısı ise  iddianame düzenleyerek mahkemeye verir (CMK 173/4).

İncelemede kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa,  sulh  ceza  hakimliği  itiraz  istemini  reddeder  ve  dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, verilen kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir (CMK 173/3).

Sulh  ceza  hakimliği  kamu  davasının  açılması  için  yeterli  delil gösterilmeden  yapılan  itirazlarda,  istemi  reddetmekle  birlikte,  itiraz edeni giderlere mahkum eder. (CMK 173/3).

16 Temmuz 2019 Salı

Tapu ve imar kanunlarında değişiklik Resmi Gazete'de!

Tapu işlemlerinde bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılması, yurt dışındaki vatandaşların tapu işlemlerini bulundukları yerde yapabilmesi, metruk binaların gerekirse yıkılması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yetki verilmesi gibi düzenlemeleri içeren kanun Resmi Gazete'de yayımlandı.

Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 

Kanuna göre, taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmeler, tarafların farklı tapu müdürlükleri veya yurt dışı teşkilatında bulunmaları halinde, taraf iradeleri resmi görevliler tarafından ayrı ayrı alınarak sözleşme tamamlanabilecek. 

Kadastro tespiti veya tapu sicilinde gerçekleştirilen işlemler nedeniyle oluşan hatadan olumsuz etkilenen hisselerin maliklerine, ayni ve şahsi hak lehtarlarına, hatanın nedenleri ve düzeltme sonrası oluşacak hisse durumunu gösteren tebligat yapılacak. 

Yapılacak işlem konusunda tapu kaydının beyanlar hanesine belirtme yapılacak ve bu belirtme düzeltme işlemi kesinleşinceye kadar korunacak. Tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde ilgililerince muvafakat verilmesi halinde düzeltme işlemi yapılacak. 

Bu süre içinde muvafakat verilmezse, tapu müdürlüğünce hatalı kayıt resen düzeltilerek işlem sonucu ile düzeltme işlemine karşı tebliğden itibaren 60 gün içinde asliye hukuk mahkemesinde dava açılabileceği ilgilisine bildirilecek.

Tapu senedinde artık fotoğraf olmayacak
Kanunla birlikte tapu işlemlerine fotoğraf yapıştırılması düzenlemesi, bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin azaltılması amacıyla yürürlükten kaldırıldı. 

Ayrıca hatalı blok veya bağımsız bölüm numaralarının daha kolay ve külfetsiz bir şekilde düzeltilebilmesi amacıyla düzenleme yapıldı. 

Kat mülkiyetine tabi yapıların projesindeki hatalı blok numaralarının düzeltilebilmesi için; blok bazında kat malikleri kurulunun salt çoğunluğuyla alınmış karar ile lisanslı harita ve kadastro bürosu veya kadastro müdürlüğü tarafından hazırlanan teknik rapor gereğince düzenlenen ve ilgili idarece onaylanan yeni vaziyet planı tapu müdürlüğüne sunulacak. 

Kat mülkiyetine tabi yapıların projesindeki hatalı bağımsız bölüm numaralarının düzeltilebilmesi için lisanslı harita ve kadastro bürosu veya kadastro müdürlüğü tarafından hazırlanan ve ilgili idarece onaylanan teknik rapor tapu müdürlüğüne sunulacak. Bu düzeltmelerde ayni ve şahsi hak lehtarlarının muvafakatı aranacak.

Tarım arazileri izin alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılamayacak 
İmar Kanunu'nda yapılan değişiklikle tarım arazileri Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılamayacak, planlanamayacak, köy ve mezraların yerleşik alanı ve civarı yerleşik alan olarak tespit edilemeyecek. 

Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılarak veya satın alınarak, ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilecek.

Kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilecek
Ortaklık payına konu kullanımlardan, yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi halinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilecek. 

İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda geçici de olsa yapı yapılmasına izin verilmeyecek. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilecek. Bu alanlar 5 yıllık imar programı süresi içinde, kamu mülkiyetine geçirilmek zorunda olacak, bu süre en fazla 1 yıl uzatılabilecek. 

Parsel maliklerinin hisselerini idareye hibe etmeleri veya bedelsiz devretmeleri durumunda, idare, devir işlemlerini bedel almaksızın gerçekleştirmekle yükümlü olacak. Bu işlemler için parsel maliklerinden hiçbir vergi, resim, harç, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmayacak. 

Kamu kullanımına ait sosyal, kültürel ve teknik altyapı alanlarının, Hazine veya kamu mülkiyetindeki alanlarla trampa yapılması halinde de şahıs veya özel hukuk kişilerinden hiçbir vergi, harç, ücret, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmayacak. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenecek. 

İmarlı alanlarda parselasyon planının yapılması esas olacak
İmar planı bulunan alanlarda, uygulama imar planına uygun olarak öncelikle parselasyon planının yapılması esas olacak. İmar planı bulunan alanlarda, ifraz (ayırma) ve tevhit (birleştirme) işlemleri, parselasyon planı tescil edilmiş alanlarda yapılabilecek. 

Parselasyon planı tescil edilmiş yerlerde yapılacak ifraz veya tevhidin imar planlarına ve imar mevzuatına uygun olması gerekecek.

Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda belirtilen merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin yetkisi içindeki kamu yatırımlarında veya kamu mülkiyetine ait alanlarda parselasyon planının tatbiki mümkün olmayan meskun alanlarla koruma amaçlı imar planı bulunan alanlarda ve büyük bir kısmı uygulama imar planına uygun şekilde oluşan imar adalarının geri kalan kısımlarında parselasyon planı yapılmadan ifraz ve tevhit yoluyla bu parsellerin plana uygun oluşması sağlanacak.
Mevcut haliyle yapılaşmaya elverişli olmayan imar parsellerinde; maliklerden birinin talebi üzerine veya doğrudan, parsel maliklerine kendi aralarında anlaşmaları için yapacağı tebliğden itibaren 3 ay içerisinde maliklerce anlaşma sağlanamaması halinde, resen tevhit ve fiili duruma göre ifraz yoluyla işlem yapmaya ilgili idare yetkili olacak.

Kanuna göre, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında alınacak düzenleme ortaklık payları, yüzden 40'tan yüzde 45'e çıkacak. Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların, düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde 45'ini geçemeyecek.

Kamu ortaklık payları kaldırıldı
Mevcut düzenlemedeki kamu ortaklık payları (KOP) kaldırılarak yerine düzenleme ortaklık payı (DOK) getirildi. 

Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan yerlerle bölgenin ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı öğretime yönelik eğitim tesis alanları, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık tesis alanları, pazar yeri, semt spor alanı, toplu taşıma istasyonları ve durakları, otoyol hariç erişme kontrolünün uygulandığı yol, su yolu, resmi kurum alanı, mezarlık alanı, belediye hizmet alanı, sosyal ve kültürel tesis alanı, özel tesis yapılmasına konu olmayan ağaçlandırılacak alan, rekreasyon alanı olarak ayrılan parseller ve mesire alanları gibi umumi hizmet alanlarından oluşacak. 

Düzenlemeye tabi tutulan alan içinde bulunan taşkın kontrol tesisi alanları Hazine mülkiyetindeki alanlardan karşılanacak. 

Bölgenin ihtiyacına ayrılan alanlardan belediye hizmetleriyle ilgili olanlar, bu amaçlarla kullanılmak kaydıyla ilgili belediye adına, diğer alanlar ise imar planındaki kullanım amacı doğrultusunda, bu amacı gerçekleştirecek olan idareye tahsis edilmek üzere Hazine adına tescil edilecek. 

Herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmayacak ancak her türlü imar planı kararı ile yapılaşma koşulunda ve nüfusta artış olması halinde, artış olan parsellerden, uygulama sonucunda oluşan değerinin önceki değerinden az olmaması kaydıyla, ilk uygulamadaki düzenleme ortaklık payı oranını yüzde 45'e kadar tamamlamak üzere ilave düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılabilecek.

Belediye veya valiliğin parselasyon planlarını, imar planlarının kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıl içinde yapması ve onaylaması esas olacak. Parselasyon planı yapmamaları sebebiyle doğacak her türlü kamulaştırma iş ve işlemlerinden belediyeler veya valilikler sorumlu olacak. 

Mevcut yapılar nedeniyle parsellerden düzenleme ortaklık payı alınamadığı hallerde, bu payın miktarı, düzenlemenin gerçekleştirilebilmesi için yapılacak kamulaştırmada kullanılmak üzere bedele dönüştürülecek. 

Bedel takdiri, bedel tespiti esasları gözetilerek Sermaye Piyasası Kanunu'na göre lisans almış gayrimenkul değerleme uzmanları veya ilgili idare takdir komisyonlarınca raporlandırılarak tespit edilecek. Tespit edilen bedel, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilecek. 

Tespit ve ilan edilen bedel, yeniden değerleme oranında güncellenmek suretiyle ödenmedikçe devir yapılamayacak ve yapı ruhsatı verilemeyecek. Bedelin tamamen ödenmesi halinde taşınmaz maliki ya da idarenin talebi üzerine terkin edilecek. 

Düzenleme sonucu taşınmaz maliklerine verilecek parseller, öncelikle düzenlemeye alınan taşınmazın bulunduğu yerden, bu mümkün olmuyorsa en yakınındaki eş değer alandan verilecek. 

Düzenleme alanında bulunan imar adalarında, asgari parsel büyüklüğünü karşılamak kaydıyla, imar uygulama alanında kalan hisseli arsa ve araziler, hisse sahiplerinin muvafakatı halinde veya fiili kullanım esasına göre müstakil hale getirilebilecek. 

Uygulama imar planında hüküm bulunmaması halinde yönetmelikte belirlenen asgari parsel büyüklüklerinin altında parsel oluşturulamayacak. 

Kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan alanlardaki ağaç ve yapılar, belediye veya valilikçe bedeli ödenerek sökülüp yıkılabilecek. Düzenlemeye ilişkin usul ve esaslar bakanlıkça yönetmelikle belirlenecek. 

Belediye ve mücavir alanlar içinde veya dışındaki iskan dışı alanlarda yapılacak tarımsal amaçlı seralar, entegre tesis niteliğinde olmamak ve ilgili il tarım ve orman müdürlüğünden uygun görüş alınmak koşuluyla yapı ruhsatı aranmadan yapılabilecek. 

Etüt ve projelerinin ruhsat vermeye yetkili idarece incelenmesi, fen, sanat ve sağlık kurallarına uygun olması zorunlu olacak. Etüt ve projelerinin inşasının sorumluluğu, müellifi ve fenni mesulü olan mimar ve mühendislere ait olacak. Bu yapılar ilgili idarece ulusal adres bilgi sistemine ve kadastro paftasına işlenecek. Bu alanlara yapılacak seralar için yola cephesi olan komşu parsellerden süresiz geçiş hakkı alınmış ve bu konuda tapu kayıtlarına şerh konulmuş olmak kaydıyla yola cephe sağlama koşulu aranmayacak. 

Yapılaşmamış parseller, parsel maliklerinin muvafakatı, araç giriş ve çıkışlarının trafiği aksatmaması ve ilgili idareden izin alınmak kaydıyla zemini geçirimli malzemeyle kaplanarak ve gerekli işaretlemeler yapılarak, yapı kapsamına girmeyecek şekilde açık otopark olarak işletilebilecek. 

Metruk binaların yıkım işlemleri 
Metruk yapılar ile bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerine bu yapıların izalesi için belediye veya valilikçe 3 gün içinde tebligat yapılacak. 

Tebligat yapılamaması halinde bu durum tebligat yapan idarenin internet sayfasında 30 gün süreyle ilan edilecek. Tebligat varakası, tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılacak. Malik dışında binada ikamet amacıyla oturanlara da ayrıca tahliye için tebligat yapılacak.
Tebligatı veya ilanı müteakip 30 günü geçmemek üzere ilgili idarece belirlenen süre içinde yapı sahibi tarafından tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması halinde, tehlikenin giderilmesi veya yıkım işleri belediye veya valilikçe yapılacak. Yapılan masraf yüzde 20 fazlasıyla yapı sahibinden tahsil edilecek.

İmar planlarında kamu hizmetleri için ayrılan yerlerde alanı, sınırı, hisse düzeltimi yapılamaması nedeniyle zamanla sicili ile zemini uyumsuz hale gelen veya zamanla farklı nedenlerle fiili kullanıcısı ile maliki farklılaşmış parseller gibi konu çeşitliği ve taraf fazlalığı bulunan ve münferit davalarla çözümü mümkün olmayan taşınmazların sınır ve koordinatları Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifiyle Cumhurbaşkanınca belirlenecek.

Belirlenen alanlarda her türlü iyileştirme, iş ve işlemler ile tapudaki işlemlerin yürütülmesinde, imar planı ve imar uygulamaları ile hak sahibine devir ve benzeri ilgili işlemlerde bakanlık yetkili olacak. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar bakanlıkça belirlenecek.

Rayiç bedel üzerinden doğrudan satılacak  
Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin 31 Aralık 2019 tarihine kadar yapacakları satın alma talepleri üzerine taşınmazlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından rayiç bedel üzerinden doğrudan satılacak. 

Bu gelirler hakkında Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un ilgili maddelerindeki hükümler uygulanmayacak. 

Yapı kayıt belgesine konu taşınmaz için İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre tapu tahsis belgesi alınması ve bu belgeye esas arsa bedellerinin ödenmiş olması halinde ayrıca satış bedeli alınmayacak. 

Yapı kayıt belgesi alınan taşınmazların satışa konu edilen kısımlarından yapı kayıt belgesi tarihi ile satış tarihi arasındaki dönem için ecrimisil alınmayacak. Tahakkuk ettirilen ecrimisiller terkin edilecek ve satış tarihi itibarıyla tahsil edilen ecrimisil tutarı satış bedelinden mahsup edilecek. Bu tutardan fazlası iade edilmeyecek. 

İmar Kanunu'na eklenen maddeyle yürürlük tarihinden önce ilgili idare veya yetkili kurumca onaylanmış ancak tescil işlemi tamamlanmamış parselasyon planlarında hesaplanmış düzenleme ortaklık payı kesintilerine göre yürütülen iş ve işlemlere iki yıl süreyle devam edilecek.

Hazineye ait tarım arazilerinin satışında başvurular 31 Aralık'a uzatıldı
Belediye ve mücavir alan sınırları içinde yer alan ve imar planı bulunmayan veya imar planında tarımsal amaca ayrılan Hazineye ait tarım arazilerinin satışında başvuru süresi 31 Aralık 2019'a kadar uzatılacak. 

Satılan tarım arazilerinin satış tarihinden itibaren 30 yıl içerisinde 1/5000 veya 1/1000 ölçekli imar planında tarım dışı amaca ayrılması halinde, güncel satış bedeli ile satış tarihinden itibaren TÜFE oranında artırılarak güncellenen bedel arasındaki fark, son kayıt malikinden tahsil edilecek. 

Bu süre içerisinde tarım arazilerinin 3 yıl aralıksız olarak tarımsal amaçla kullanılmaması halinde, satış işlemi iptal edilerek, taşınmaz resen Hazine adına tescil edilecek ve ödenen bedel faizsiz olarak kayıt malikine iade edilecek. 

Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında, Hazineye intikal eden yapı ve tesislerin satışında, yapı ve tesis bedeli, yapı yaklaşık birim maliyet bedelinin yüzde 5'i olarak hesaplanacak.

Silivri ve Çatalca'daki Hazineye ait taşınmazların satışı 
İstanbul ili Silivri ilçesine bağlı Sayalar, Danamandıra ve Çayırdere köyleri ile Çatalca ilçesi Hallaçlı, Gümüşpınar, Aydınlar, Karamandere ve Yaylacık köylerinin eski köy yerleşim alanları ile Çatalca ilçesi Binkılıç Mahallesinin yerleşim alanında bulunan Hazineye ait taşınmazların 7 bin metrekareye kadar olan kısmı 19 Temmuz 2003 tarihinden önce kullanılıyor olması ve kullanımın halen devam etmesi kaydıyla ve 31 Aralık 2019 tarihine kadar idareye başvuruda bulunulması halinde, kullanıcılarına veya bunların kanuni haleflerine doğrudan satılabilecek. 

Satışlarda satış bedeli, ödeme şekli, taksit süresi ve sayısı, uygulanacak faiz oranı ve diğer hususlarda Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin hükümleri kıyasen uygulanacak. 

Türk Medeni Kanunu'nun, ipoteğin terkinini isteme hakkına ilişkin düzenlemesinde yapılan değişiklikle ipotek süreli olarak kurulmuşsa sürenin bitiminden itibaren 30 gün içinde ipotekli taşınmaz üzerinde İcra ve İflas Kanunu'na göre şerh konulmaması halinde ipotek, malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edilecek. Bu düzenleme 6 ay sonra yürürlüğe girecek. 

Belediye Kanunu uyarınca kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içerisinde yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç kamuya ait olup harca esas değer üzerinden belediyelere devredilen gayrimenkuller için Cumhurbaşkanınca kentsel dönüşüm ve gelişim alanı kararı alındığı tarihten itibaren ecrimisil tahakkuk ettirilmeyecek ve tahakkuk ettirilen ecrimisiller terkin edilecek. Tahsil edilenler ise iade edilecek. 

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'na eklenen geçici maddeyle 19 Temmuz 2005 tarihinden önce onaylanan 1/5000 veya 1/1000 ölçekli imar planları veya arsa vasfı kazanmış parseller ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce belirlenen onaylı köy veya mezraların yerleşik alanı ve civarı ile yerleşik alanlar izinli kabul edilecek.

Eş değer 2/B arazisi verilebilecek
2/B taşınmazlarında kayıt maliki ve kullanıcı çakışması nedeniyle satın alma ve iade hakkından yararlanamayanlara, 31 Aralık 2020 tarihine kadar başvuruda bulunmaları halinde durumlarına göre eş değer 2/B arazisi verilebilecek. 

Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'a eklenen geçici madde ile başvuru ve ödeme süreleri uzatıldı. 

Buna göre, 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin olarak; süresi içinde başvuru yapmayanların başvuru süresi, kendilerine yapılan tebligatta belirtilen bedeli süresi içerisinde ödemeyenlerin ödeme süresi, taksitli satışlarda, sözleşmesinde belirtilen taksitlerden ikiden fazlasını vadesinde ödemeyenlerin ödeme süresi 16 Aralık 2019'a kadar uzatıldı.

Süresi içinde başvuru yapılmayan taşınmazların satış bedeli, 2/B taşınmazları ve Hazineye ait tarım arazileri için kanunda belirtilen başvuru sürelerinin son gününü izleyen üç aylık sürenin bittiği günden ve ödeme yapmak amacıyla idareye başvurulduğu güne kadar geçecek süre için TÜFE aylık değişim oranları toplamında artırılarak hesaplanacak. 

Süresi içerisinde başvuru yapmayanların başvuru süresinin uzatılmasından yararlanabilmesi için bu şekilde hesaplanan satış bedelinin yüzde 50'sinin yapılacak tebligattan itibaren 3 ay içinde ödenmesi gerekecek. 

Taksitli satışlarda, sözleşmesinde belirtilen taksitlerden ikiden fazlasını vadesinde ödemeyenlerin düzenlemeden yararlanabilmesi için vadesi geçmiş taksit tutarlarının tamamının, vadesi gelmemiş taksit tutarlarının ise yüzde 50'sinin 16 Aralık 2019'a kadar ödenmesi gerekecek.

Afet riski nedeniyle yıkılan yapıların sicilindeki haklar
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamındaki yapıların sicilinde bulunan haklar ve şerhler, yapının yıkılmasından sonra hisseler üzerinde devam edecek. Bu haklar ve şerhler, dönüşüm uygulamasında tapuda yapılacak işlemler için engel teşkil etmeyecek. 

Yeni yapılar için kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisi safhasında belirtilen haklar ve şerhler, muvafakat aranmaksızın yalnızca söz konusu haklar ve şerhlerden yükümlü olan malike düşecek bağımsız bölümler üzerinde devam ettirilecek. 

Dönüşüm uygulamalarındaki taşınmazların, dönüşüm uygulamaları için yapım işini üstlenen müteahhide devredilmesi durumunda, müteahhidin üçüncü kişilere olan borçları nedeniyle bu taşınmazlar hakkında haciz ve tedbir uygulanamayacak. 

Yapım işine başlanılmasından itibaren 6 ay içinde kat irtifakının kurulmaması durumunda bu taşınmazlar hakkında haciz ve tedbirler uygulanacak. 

Kanun kapsamındaki alanlarda ve parsellerde gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerince uygulamada bulunulması durumunda, yapım işini üstlenen müteahhitlerin payına düşen bağımsız birimlerin satışı, inşaatın ilerleme seviyesine göre ve idarenin iznine göre yapılabilecek. 

Müteahhit, kendi payına düşen bağımsız birimlerin satışına izin verilmesi için idareye müracaat edecek. İdare, yerinde tespit yaparak veya yapı denetimi sisteminden kontrol ederek inşaatın tamamlanma oranını belirleyecek ve bu oranın yüzde 10'u altındaki oranda müteahhit payına düşen bağımsız birimlerin satışının yapılabileceğini ilgili tapu müdürlüğüne bildirecek. 

Müteahhit payına düşen bağımsız birimlerin, inşaatın tamamlanma oranında veya bu oranın üstündeki bir oranda satışı için bütün maliklerin muvafakatı gerekecek. 

Maliklere sözleşmeleri feshetme hakkı 
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamındaki alanlarda ve parsellerde maliklerce anlaşma sağlanmasından sonra bir yıl içinde yeni yapının yapım işine başlanılmamışsa veya yapım işi belirli bir seviyede durdurulmuş ve en az 6 aydır inşai faaliyete devam edilmiyorsa sözleşmelerin feshi için hisseleri oranında maliklerin en az 3'te 2 çoğunluğuyla karar alınabilecek. 

Bu kararla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına başvurularak yeni yapının yapım işine başlanılıp başlanılmadığının veya yapım işinin, projenin bitirilmesini gerektirecek seviyedeki ekip ve ekipmanla devam edip etmediğinin tespiti istenecek. 

Belirtilen durumların tespiti halinde, müteahhide 30 gün süre verilerek işe başlaması veya devam etmesi gerektiği, aksi takdirde bu sürenin bittiği tarihte sözleşmelerin resen feshedileceği bildirilecek. 

Buna rağmen işe başlanılmaması veya devam edilmemesi durumunda, ayrıca ihtar çekmeye gerek kalmaksızın 30 günlük sürenin bittiği tarihte hak sahipleri ile müteahhit arasında imzalanmış olan gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, ilgililerinin muvafakatı aranmaksızın resen feshedilmiş sayılacak. 

Fesih tarihine kadar müteahhit tarafından hak sahiplerine yapılan kira yardımı ödemeleri, hak sahiplerinden geri talep edilemeyecek. 

Yıkılacak derecede riskli olan yapıların bulunduğu alanlarla kendiliğinden çöken veya zeminin kayması, heyelan, su baskını, kaya düşmesi, yangın, patlama gibi sebeplerle ağır hasar gören veya ağır hasar görme riski bulunan yapıların bulunduğu alanlarda dönüşüm uygulamaları, maliklerin ve ilgililerinin muvafakatı aranmaksızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca resen yapılabilecek. 

Riskli yapıların listesi kapılarına asılacak 
Riskli olarak tespit edilen yapıların listesi, bu yapıların kapısına asılacak ve ilgili muhtarlıkta 2 gün süreyle ilan edilecek. Riskli yapı tespiti işlemi, bu ilanla maliklere şahsen tebliğ edilmiş sayılacak. 

Riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince 2 gün içinde itiraz edilebilecek ve itirazlar 3 gün içinde teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanacak. 

Yapıların, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca verilen süre içinde tahliye edilmesi mecburi olacak. Verilen sürede yapıların tahliye edilmemesi durumunda, kilitli olan kapıları açmak veya açtırmak da dahil olmak üzere tahliye ve yıktırmaya yönelik iş ve işlemler, gerektiğinde kolluk kuvvetlerinin de yardımıyla yapılabilecek. 

Tapuda yapılacak satış, devir, ipotek tesisi işlemleri ile tapu kaydındaki hakların ve şerhlerin terkini işlemleri de dahil bütün tapu ve kadastro işlemleri, yıkım ve yapıma ilişkin her türlü izin ve ruhsat iş ve işlemleri, diğer idareler nezdinde yürütülecek iş ve işlemler, maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmaksızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığının görüşüne göre yapılacak. 

Uygulama yapılacak alanda bulunan kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlardan dönüşüm uygulamasına dahil edilecek olanlar ile özel mülkiyete tabi diğer bütün taşınmazlar, Bakanlığın talebi üzerine Hazine adına tescil olacak. 

Yapılacak yeni yapılar için inşaat ruhsatı, Hazine adına düzenlenecek ve hak sahiplerine haklarına karşılık gelecek bağımsız bölümlerin devri yapılıncaya kadar kat irtifakı ile kat mülkiyeti Hazine adına kurulacak. 

Uygulama yapılacak alan sınırları içinde bulunan taşınmazlarla ilgili daha önce imzalanan gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, bu sözleşmelerin taraflarının ve diğer ilgililerin muvafakatı aranmaksızın, uygulamaların Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülmesinin uygun görüldüğü tarih itibarıyla feshedilmiş sayılacak. 

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle, kanunun yürürlüğe girmesinden önce müteahhitten kaynaklanan sebeplerle inşaatına başlanmamış ya da yapım işi belirli bir seviyede durdurulmuş yapım işlerinde de 1 yıllık ve 6 aylık süreler beklenmeden sözleşmenin feshi imkanı getirildi.

Sınavda başarılı olanlar "Milli Emlak Uzmanı" kadrosuna atanacak
Kanunla birlikte Milli Emlak Genel Müdürlüğü kadrolarında bulunan ve sınav tarihi itibarıyla en az 3 yıl görev yapan, mevzuatta öngörülen diğer şartları taşıyan personelden, 5 yıl içerisinde iki defa yapılacak sınavda başarılı olanlar "Milli Emlak Uzmanı" kadrosuna atanacak. 

Yargıtay noktayı koydu: İstifa eden işçiye ihbar tazminatı yok!

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, milyonlarca işçiyi yakından ilgilendiren bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, istifa eden işçiye kesinlikle ihbar tazminatı ödenmeyeceğine hükmetti.

İşten atıldığını öne süren işçi, 2. İş Mahkemesi'ne müracaat ederek iş akdine haklı bir neden olmadan son verildiğini öne sürdü. Kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etti. 

Mahkemede savunma yapan davalı işveren iş akdinin davacı tarafından tek taraflı sonlandırıldığını bu nedenle ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanmadığını, ödenmeyen bir alacağının da bulunmadığını iddia etti. 

Davacının çalışma süresinin bir yılın altında olması sebebi ile kıdem tazminatına hak kazanamayacağına dikkat çeken mahkeme; davacının iş akdinin tazminat gerektirmeyecek şekilde son bulduğunu ispatla yükümlü olan işverenin; bu hususu ispatlayamaması nedeniyle ihbar tazminatının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararı işveren temyiz edince devreye Yargıtay 22. Hukuk Dairesi girdi. 

İhbar tazminatının İş Sözleşmesi'ni fesheden tarafın karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminat olduğunun vurgulandığı kararda; "İş Sözleşmesi'ni fesheden tarafın ihbar tazminatına hak kazanması mümkün olmaz. Dava dosyası değerlendirildiğinde davacının işi kendisinin bıraktığı anlaşıldığından; Mahkemece ihbar tazminatının reddi yerine yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Kararın oy birliği ile bozulmasına hükmedilmiştir." denildi.

NTV

8 Temmuz 2019 Pazartesi

İddianamede Belirtilmeyen Suçlardan Hüküm Kurulması Hakkında Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Kararı!

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2013/13-274
K. 2014/78
T. 18.2.2014

İDDİANAMEDE BELİRTİLMEYEN SUÇLARDAN HÜKÜM KURULMASI ( Konut Dokunulmazlığının İhlali ve Mala Zarar Verme Suçlarını Oluşturduğu Düşünülen Eylemlerin Açıkça Tarif Edilmediği - Davaya Konu Edilmeyen Eylemden Dolayı Yargılama Yapılıp Hüküm Kurulamayacağı )

HIRSIZLIK SUÇU ( Bu Suça İlişkin Fiille İlgili Açıklamalar ve Anlatım İçeren İddianamede Konut Dokunulmazlığının İhlali ve Mala Zarar Verme Suçlarını Oluşturduğu Düşünülen Eylemlerin Açıkça Tarif Edilmediği - Suç Oluşturduğu İleri Sürülen Fiilin Dışına Çıkılamayacağı )

İDDİANAMEDE ANLATILAN EYLEM ( Hırsızlık Suçuna İlişkin Olduğu - Konut Dokunulmazlığının İhlali ve Mala Zarar Verme Suçlarını Oluşturduğu Düşünülen Eylemler Açıkça Tarif Edilmediğinden Bu Suçlar Hakkında Suç Duyurusunda Bulunulacağı )

USULÜNE UYGUN AÇILMAMIŞ CEZA DAVASI ( Eylemlerin İddianamede Açıkça Tarif Edilmediği - Öncelikle Mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına Suç Duyurunca Bulunacağı ve Sonucuna Göre Sanıkların Hukuki Durumu Belirleneceği )

İDDİANAMEDE ANLATILMAYAN EYLEMLER ( Konut Dokunulmazlığının İhlali ve Mala Zarar Verme Suçlarını Oluşturduğu Düşünülen Eylemlerin Açıkça Tarif Edilmediği - Suç Oluşturduğu İleri Sürülen Fiilin Dışına Çıkılamayacağı )

5237/m.116, 142, 151
5271/m.225, 226

ÖZET : Yerel mahkemece iddianamede tarif edilen ve cezalandırılması istenen eylemin konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçunu oluşturduğu değerlendirilerek ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanıklar hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuşsa da, hırsızlık suçunu oluşturduğu iddia olunan fiile ilişkin açıklamalar ve anlatım içeren iddianamede konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarını oluşturduğu düşünülen eylemlerin açıkça tarif edilmediği görülmektedir. Yargılamaya konu edilen ve hüküm kurulan konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmadığından, öncelikle mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp, hüküm kurulması kanuna aykırıdır.

DAVA : Sanıklar M.D. ve U.L.`nin hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK`nun 142/1-b maddesi uyarınca 2 yıl 9 ay hapis, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan aynı kanunun 116/1. maddesi uyarınca 1 yıl 6 ay hapis, mala zarar verme suçundan ise aynı kanunun 151/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Ceyhan 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.02.2008 gün ve 377-27 sayılı hükmün, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 20.12.2012 gün ve 25057-27715 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 21.01.2013 gün ve 158200 sayı ile;
“... İdianamede suçun neden ibaret olduğu daha doğru bir ifade ile yüklenen eylemlerin neler olduğu açıklanmalıdır. Olayın anlatılmaması; eylemin açıklanmaması durumunda mahkeme hangi eylemden dolayı yargılama yapıldığını sanık da hangi suçla yargılandığını bilemez, en azından duraksayabilirler. Esas olan iddianamedeki olayın anlatılışı ve sevk maddeleri, açılan davanın sınırlarını belirler. Bir olayın anlatımında başka olaydan bahsedilmesi o olaydan dava açıldığını da göstermez.

Somut olay incelendiğinde; sanıklar hakkında, müşteki N.E`ye ait konutundan hırsızlık yaptığı iddiasıyla TCK`nun 142/1-b, 53. maddelerinden kamu davası açılmıştır. Mahkeme duruşma aşamasında 12.12.2007 tarihli celsede mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlali fiilinden TCK`nun 116/1 ve 151/1. maddelerinden ek savunma vererek her iki fiilden de mahkumiyet hükmü kurmuştur.

İddianamede sanığın, müştekiye ait konuttan hırsızlık yaptığı belirtilmekte olup, konut ve konuta giriş şekli sanığın hırsızlık fiilini gerçekleştirdiği yer ve biçim olarak anlatılmaktadır. İddianame kapsamı incelendiğinde sanıkların şikayetçiye ait konutuna zarar vererek izinsiz girmek suretiyle konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarına dair herhangi bir vasıflandırma mevcut değildir.

Bu durumda, iddianamede yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması gerekirken, konut dokunulmazlığının ihlaline yönelik açılmış bir kamu davasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle sanıklar hakkında iddianamenin sınırı dışına çıkılarak mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlali suçundan ceza tayini edilmek suretiyle 5271 sayılı CMK’nun 225/1. maddesine aykırı davranılmıştır...”,

Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlali suçları yönünden kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün bu suçlar yönünden bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

CMK`nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 14.02.2013 gün ve 1479-3055 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

KARAR : Sanıkların hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılmalarına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından açılmış bir kamu davası olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;
Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığınca sanıklar hakkında; "Olay tarihinde şüphelilerin 2007/5501 soruşturma sayılı dosyadan hırsızlığa teşebbüs suçundan yakalandıkları, aynı şüphelilerin 05.11.2007 tarihinde şikayetçi Nural`ın kapısını zorlamak suretiyle evine girdikleri ve evden altın set, 2 bilezik, 2 cumhuriyet altını, bir miktar çeyrek altın, 1 adet bileklik, 100 YTL para çaldıkları, şüphelilerin apartmandan çıkarken görgü tanığı A.G., R.B.T. ve Y.C. tarafından görüldükleri ve teşhis tutanağı ile şüphelilerin teşhis edildiği, şikayetçi Nural`ın olay nedeniyle şikayetçi olduğu, şüphelilerin alınan beyanlarında suçlamaları kabul etmedikleri iş aramak için apartmanlara girip çıktıklarını beyan ettikleri, şüphelilerin üzerine atılı suçu işledikleri" açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açılırken, sevk maddelerinin "5237 sayılı TCK’nun 141/1, 142/2-b, 53 ve 58" olarak gösterildiği ve suçun hırsızlık olarak adlandırıldığı, yerel mahkemece ek savunma hakkı verilerek hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Belirtilen kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.

CMK’nun 225. maddesi uyarınca da; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir”. Bu düzenleme gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.

Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.

Diğer taraftan CMK`nun 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.

Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK`nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını "yargılamanın sınırlılığı" ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 gün ve 1307-151 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece iddianamede tarif edilen ve cezalandırılması istenen eylemin konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçunu da oluşturduğu değerlendirilerek ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanıklar hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de, hırsızlık suçunu oluşturduğu iddia olunan fiile ilişkin açıklamalar ve anlatım içeren iddianamede konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarını oluşturduğu düşünülen eylemlerin açıkça tarif edilmediği görülmektedir. Yargılamaya konu edilen ve hüküm kurulan konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmadığından, öncelikle mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp, hüküm kurulması kanuna aykırıdır.

Bu nedenle, yerel mahkeme hükmü ve bu hükmün onanmasına ilişkin Özel Daire kararı konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçları yönüyle isabetsizdir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçları yönünden kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bu suçlar yönünden iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemlerden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 20.12.2012 gün ve 25057-27715 sayılı onama kararının konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarına ilişkin olarak KALDIRILMASINA,
3- Ceyhan 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.02.2008 gün ve 377-27 sayılı hükmünün, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarına ilişkin olarak BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.02.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Yayınlandı!

BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN


Kanun No. 7180                                                                                            

Kabul Tarihi: 27/6/2019


Madde 1 – 24/3/1950 tarihli ve 5661 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Kanuna Ek Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde, dördüncü fıkrasında yer alan “Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri” ibaresi “Özel Barınma Hizmeti Veren Kurumlar ve Bazı Düzenlemeler” şeklinde değiştirilmiş, fıkranın ikinci cümlesine “nitelikleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilgisine göre Millî Eğitim Bakanlığı veya Gençlik ve Spor Bakanlığınca çıkarılan” ibaresi eklenmiş ve yedinci fıkrasında yer alan “ilgili milli eğitim müdürlüğüne” ibaresi “ilgisine göre millî eğitim müdürlüğü veya gençlik ve spor il müdürlüğüne” şeklinde değiştirilmiştir.


“Gerçek ve tüzel kişiler tarafından yemekli ve yemeksiz öğrenci yurtları ve buna benzer kurumlar açılması ve işletilmesi ortaokul ve ortaöğrenim düzeyinde Millî Eğitim Bakanlığının, yükseköğrenim düzeyinde Gençlik ve Spor Bakanlığının iznine bağlıdır. İlgili Bakanlıklar bu yurt ve kurumları tespit edecekleri esaslara göre denetler.”

Madde 2 – 5/1/1961 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.


“Madde 3 – Mecburi ilköğretim çağı, 6-14 yaş grubundaki çocukları kapsar. İlkokulların birinci sınıflarına o yılın 31 Aralık tarihinde 72 ayını dolduran çocukların kaydı yapılır. Ancak çocuğun gelişim durumuna bağlı olarak okula erken başlaması veya kaydının ertelenmesi ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir.”


Madde 3 – 22/6/1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 10/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “dört” ibareleri “üç” şeklinde ve “iki” ibaresi “bir” şeklinde değiştirilmiştir.


Madde 4 – 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.


“Madde 22 – Mecburi ilköğretim çağı, 6-14 yaş grubundaki çocukları kapsar. İlkokulların birinci sınıflarına o yılın 31 Aralık tarihinde 72 ayını dolduran çocukların kaydı yapılır. Ancak çocuğun gelişim durumuna bağlı olarak okula erken başlaması veya kaydının ertelenmesi ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir.”

Madde 5 – 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 10 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Mesleki eğitim merkezi programına çıraklık kayıt şartları
Madde 10 – Mesleki eğitim merkezi programına çırak öğrenci olarak kayıt olabilmek için aşağıdaki şartlar aranır:
a) En az ortaokul veya imam-hatip ortaokulu mezunu olmak.
b) Bünyesi ve sağlık durumu gireceği mesleğin gerektirdiği işleri yapmaya uygun olmak.
Tehlikeli ve çok tehlikeli işler veya özellik arz eden mesleklere alınacak çırakların öğrenim ve yaş durumu, ilgili kuruluşların görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.”

Madde 6 – 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun 16 ncı maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

Madde 7 – 3308 sayılı Kanunun 27 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kursları” ibaresi madde metninden çıkarılmış, ikinci fıkrasında yer alan “Bu kursların kapsam ve süreleri Mesleki Eğitim Kurulunun görüşü alınarak” ibaresi “Bu eğitimin kapsam ve süreleri” şeklinde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

Madde 8 – 3308 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “mesleklerin özelliğine göre Bakanlıkça belirlenecek süre kadar çalışmış ve ustalık eğitimi kurslarını” ibaresi “ustalık eğitimini” şeklinde değiştirilmiştir.

Madde 9 – 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine “sosyal etkinlik merkezleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “, mesleki eğitim merkezleri” ibaresi ve fıkraya (p) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiştir.
“r) Mesleki eğitim merkezi: Çıraklık, kalfalık ve ustalık eğitimi ile mesleki ve teknik kurs programlarının uygulandığı özel öğretim kurumunu,”

Madde 10 – 5580 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun kapsamındaki” ibaresi “Milletlerarası özel öğretim kurumları hariç bu Kanun kapsamındaki” şeklinde değiştirilmiştir.

Madde 11 – 5580 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.


“ b) Gerçeğe aykırı veya yanıltıcı reklam ya da ilan vermesi, reklam veya ilanlarda öğrenci resim ya da bilgilerini kullanması,


Madde 12 – 5580 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarına “mesleki ve teknik eğitim okullarında öğrenim gören” ibarelerinden sonra gelmek üzere “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” ibareleri eklenmiştir.


Madde 13 – 5580 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin yedinci fıkrasında yer alan “eğitim ve öğretim desteği,” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.



Madde 14 – 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri Hakkında Kanuna geçici 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.


“Geçici Madde 3 – (1) 4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 350 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca sayısı onu geçmemek üzere Başkanlıkta soru hazırlamak üzere görevlendirilen yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim elemanları ile Millî Eğitim Bakanlığında görevli öğretmenlere 31/12/2021 tarihine kadar, (40.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmeyecek tutarda her ay ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin tutarı ile usul ve esasları Cumhurbaşkanınca belirlenir.”

Madde 15 – 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Özel Barınma Hizmeti Veren Kurumlar ve Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesinde yer alan “Milli Eğitim Bakanlığınca” ibaresi “ortaokul ve ortaöğrenim düzeyinde Millî Eğitim Bakanlığınca, yükseköğrenim düzeyinde Gençlik ve Spor Bakanlığınca” şeklinde ve “Bakanlık bu yetkisini” ibaresi “Bakanlıklar bu yetkilerini” şeklinde değiştirilmiştir.

Madde 16 – 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sağlık kurulu raporuyla asgarî % 20 oranında engelli olduğu” ibaresi “Erişkinler İçin Engellilik Sağlık Kurulu Raporuyla asgari %20 oranında engelli olduğu, 18 yaş altı çocukların Çocuklar İçin Özel Gereksinim Raporu ile özel gereksinimi olduğu” şeklinde, “dil-konuşma, spastik, zihinsel, ortopedik veya ruhsal engelli” ibaresi “zihinsel, bedensel yetersizliği olan bireyler ile dil ve konuşma, özel öğrenme güçlüğü, otizm spektrum bozukluğu olan bireylerden ilgili destek eğitim programında belirtilen yaşlardaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” şeklinde ve “Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile” ibaresi “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler” şeklinde değiştirilmiştir.

Madde 17 – 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “dört” ibareleri “üç” şeklinde ve “iki” ibaresi “bir” şeklinde değiştirilmiştir.

Madde 18 – 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 16 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce alınmış engelli sağlık kurulu raporları bulunan bireylerden sürekli raporu bulunanlar ile süreli raporu bulunup rapor süresi devam edenler rapor süreleri bitene kadar 43 üncü madde kapsamında destek eğitimi almaya devam ederler.”


Madde 19 – 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 45/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “dört” ibaresi “üç” şeklinde, dördüncü fıkrasında yer alan “dört” ibaresi “üç” şeklinde ve “iki” ibaresi “bir” şeklinde değiştirilmiştir.


Madde 20 – Bu Kanunun;
a) 5661 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri” ibaresinin değiştirilmesine ilişkin hükmü hariç 1 inci maddesi ile 15 inci maddesi yayımı tarihinden bir yıl sonra,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,yürürlüğe girer.

Madde 21 – Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
4/7/2019