29 Şubat 2020 Cumartesi

Kredi borçlusunun ölümü halinde kredi borcunun öncelikle sigorta şirketinden talep edilmesi gerektiği!


T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi         
2016/29039 E.,  
2019/12700 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ile davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı vekili, davalıların murisi ...’nin davacı bankadan tüketici kredisi kullandığını, borçlunun ölümü ve borcun ödenmemesi nedeniyle mirasçıları aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalıların soyut gerekçelerle takibe itiraz ederek durmasına sebep olduklarını ileri sürerek; haksız itirazın iptali ile takibin devamı ile inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, davalıların ... 3. İcra Müdürlüğünün 2014/14680 sayılı takip dosyasındaki itirazlarının 15.609,61 TL asıl alacak, 614,63 TL işlemiş akti faiz, 30,73 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 16.254,97 TL üzerinden iptaline, takibin bu miktardan devamına, yukarıdaki asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %18 temerrüt faizi ve faize BSMV uygulanmasına, yukarıdaki asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiş; hüküm, davanın taraflarınca temyiz edilmiştir.

1-Dava, mirabırakan tarafından kullanılan kredi nedeniyle ödenmeyen kredi taksitlerinin tahsiline yönelik mirasçılar aleyhine başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, kullanılan kredinin hayat sigortası ile güvence altına alındığı dosya kapsamı ile sabittir.

Dosyanın incelenmesinde davalıların miras bırakanı olan kredi borçlusunun doğru beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği ve hastalığın gizlendiği gerekçe gösterilmek suretiyle, dava dışı sigorta şirketince herhangi bir tazminat ödemesi yapılmayacağı bilgisinin davacı bankaya bildirildiği ve bunun üzerine davalı mirasçılar aleyhine takibe geçilmiş olduğu, bu takibe itiraz edilmesi üzerine davanın açıldığı görülmüştür.

Somut uyuşmazlıkta, sigorta poliçelerinin davacı banka tarafından açılan kredilere teminat olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tüketici kredisi sözleşmesinde ve tüm sigorta poliçelerinin üzerinde kredi veren bankanın adına dain-i mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin menfi yanıtına karşı, davacı banka lehtar olduğu sigorta poliçesindeki hakları talep ettiğinde, sigorta şirketinin ona karşı ileri sürebileceği bir defi ve itiraz hakkı bulunmamaktadır. Muris, bankadan kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır. Esasen kredi veren bankanın talebi ile tüketici tarafından yaptırılan hayat sigortası, tüketicinin kendi isteğiyle yaptığı bir sigorta olmayıp, bankanın talebi üzerine kredi alacağına teminat oluşturmak üzere yapılan bir sigortadır. Sigorta poliçesinde, tüketici sigortalı, banka lehtar ve sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirkedir. Poliçenin dain-i mürtehini bankadır. Rizikonun gerçekleşmesi halinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir. Sigorta şirketi keşideci konumunda olduğundan, bankaya karşı tüketicinin ... sorunları olduğunu, örneğin, kalp hastası veya kanser hastalığını gizlediğini ileri süremez. Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkanı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması TMK 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur.

Bu nedenle tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur. Bu husus, banka tarafından tüketicinin mirasçıları ( halefleri ) hakkında dava açılabilmesinin ön şartıdır. Banka sadece poliçe limitinin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabilir. Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle, tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturacağı gibi sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler. Bu nedenle banka alacağını öncelikle sigorta poliçesinden tahsil etmelidir. Medeni Kanun'un 2. maddesinde, "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre, tüm hukuki yollar davacı banka tarafından tüketilmeden mirasçıya karşı takip başlatılmış olması, dürüstlük kuralına uygun düşmemektedir. Mahkemece, bu husus gözetilerek vaktinden evvel açıldığı anlaşılan davanın usulden reddi gerekirken, işin esasına girilmek suretiyle ve hatalı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre, davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalılar yaraına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 29,20 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

27 Şubat 2020 Perşembe

Yargı kararı: Evi vaktinde teslim edilmeyen müşteri parasını faiziyle alacak!

Mahkeme, inşaatı zamanında bitirmeyen müteahhidin aldığı parayı faiziyle birlikte müşteriye ödemesine hükmetti. Karardan ev için müşteriye kredi veren banka da sorumlu tutuldu.

Uluslararası bir şirketin CEO’su olarak görev yapan Özge Göktekin, Dumankaya İnşaat San. AŞ’nin Esenyurt’taki bir projesinden ev almak için 29 Mart 2015 günü sözleşme imzaladı. Dairenin bedeli 141 bin TL olarak kararlaştırıldı. Göktekin 34 bin 250 lirayı peşinat bedeli olarak şirkete ödedi; şirketle konut projesi finansmanı anlaşması yapan bankadan da 105 bin 750 TL kredi çekti.

Dumankaya’nın ödemesi tamamlanırken, Göktekin bankaya aylık ödemelerini yapmaya başladı. Dairenin teslim tarihi ise 31 Ağustos 2017 olarak kararlaştırıldı.

Ödeme var ev yok!
Şirketi iki bloktan oluşan projenin temelini attı ve inşaat sürecine başlandı. Ancak 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Dumankaya İnşaat’a, kayyum atandı; şirket TMSF yönetimine girdi.

Göktekin, bankaya ödemelerini yapmasına karşın, bir süre sonra inşaata hiçbir ilerleme olmadığı anlaşıldı. Krediyi veren banka, Eylül 2017′ de Göktekin’in yaptığı ödemeler için altı aylık ‘dondurma’ kararı aldı. Taraflar bu durumu imzaladı.

Göktekin, satın aldığı dairenin teslim edilemeyeceğini düşünerek dava açtı. İstanbul Anadolu 2’nci Tüketici Mahkemesi’nde Aralık 2017’de açılan davada, Göktekin’in iki talebi vardı: İnşaat şirketiyle yapılan konut satış sözleşmesi ve bankayla yapılan kredi sözleşmesinin iptali.

Şirket ‘hak sahipliği sürsün’ dedi
Dumankaya İnşaat adına dosyaya sunulan savunmada “Davacının hak sahipliği sürüyor. Sözleşmenin feshi yoluna gidilmesi iyi niyet kurallarına aykırı” dendi.

Davalı banka adına yapılan savunmada ise “Bankaya husumet yöneltilemez” denerek şirkete yapılan ödemeden sorumlululuk reddedildi. Ayrıca bankanın ancak Göktekin’in ödediği 42 bin 362 liralık kısımdan sorumlu tutulabileceği kaydedildi.

Mahkeme, dosyayı bilirkişi heyetine gönderdi. Heyet, Göktekin’e toplamda, faiziyle birlikte 91 bin 527 TL ödenmesini istedi.

Mahkeme, tarafların savunma ve delillerini topladıktan sonra 27 Eylül’de davalı firma ve bankanın 81 bin 214 liranın Göktekin’e yasal faiziyle ödemesine hükmetti. Mahkeme, yargılama masraflarını da davalılara bıraktı.

Gerekçeli kararda, Göktekin’in zamanında teslim edilmeden daire için sözleşmeden dönmekten haklı olduğu kaydedildi.

17 Şubat 2020 Pazartesi

Bankanın çek karnesi verdiği kişinin mali durumu i hakkında yeterli araştırmayı yapmaması-çek hamilinin zararından sorumlu olması!

T.C.
Yargıtay
11. Hukuk Dairesi
Esas No:2014/12237
Karar No:2014/20101
K. Tarihi:19.12.2014

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 08.11.2012 tarih ve 2011/132-2012/607 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinden iplik alan dava dışı şirket tarafından müvekkiline verilen çeklerin karşılıksız çıktığını, başlatılan icra takipleri sırasında şirket yetkilisi olarak adı geçen H.. K..'nın sahte kimlik kullandığının anlaşıldığını, bu kişinin gerçek isminin farklı olduğunu, sahte kimlikle ortak olduğu şirket adına davalı bankadan çek karneleri aldığını, davalı bankanın çek karnesi verirken kanunun gerektirdiği araştırmayı yapmadığını, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek, şimdilik 10.000 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının öncelikle zararını ispat etmesinin gerektiğini, müvekkilinin çek karnesi verirken 3167 sayılı Kanun uyarınca yapması gereken araştırmayı yaptığını, basiretli bir tacir gibi davranan müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı bankanın, kendisine yapılan çek karnesi talebine yönelik başvuruyu usulüne uygun olarak incelediği ve gerekli araştırmaları yaptığı, davalının basiretli bir tacir gibi hareket ettiği, buna rağmen sahteliğin farkedilemediği, davacının zararının doğmasına davalının sebep olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Dava, keşideci hakkında davalı bankanın çek hesabının açılışı sırasında 3167 sayılı Kanun’un ve ilgili mevzuatın gereklerini yerine getirmediği, yeterli araştırma yapmadan keşideciye çek karnesi verdiği ve çekin karşılığının bulunmadığı iddialarına dayalı olarak, banka aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir. Bir banka, çek hesabı açarken müşterisinin kimliği, ekonomik durumu ve ikameti v.s konularında gerekli araştırma ve incelemeyi yapmadan çek karnesi vermiş ve çek karşılıksız çıkmış ise çek hesabının açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 3167 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile mülga 6762 sayılı TTK'nın 20/2. maddelerinde öngörülen basiret ve itinayı göstermemek suretiyle birinci derecede ve daha ağır bir biçimde kusurlu olduğunun ve bu davranışının sonuçlarına katlanması gerektiğinin kabulü icap eder. Çekin hamili de ticari ilişkide bulunduğu kişilerin ekonomik durumu ve ödeme kabiliyetini araştırıp sonucuna göre ilişki kurmak, bu suretle özenli davranmak durumundadır. Yukarıda anılan Çek Kanunu'nun 2/1 fıkrası "Bankalar, çek hesabı açmak maksadıyla bu Kanunla kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açmak isteyenin yasaklılık ve engel durumu bulunup bulunmadığını Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nca 9'uncu maddeye göre bankalara yapılan duyurular çerçevesinde her birinin kendi nezdinde oluşturduğu kayıtlardan araştırırlar; ayrıca bu kişinin ekonomik ve sosyal durumu gibi hususların belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterirler." hükmünü haizdir.

Somut olayda, mahkemece davalı bankanın kendisine yapılan çek karnesi talebine yönelik başvuruyu usulüne uygun olarak incelediği ve gerekli araştırmayı yaptığı, basiretli bir tacir gibi hareket ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan değerlendirme dosya kapsamı ile uyuşmamaktadır. Zira, 3167 sayılı Çek Kanunu'nun 4814 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesine göre, bankanın sadece hesap sahibinin sunduğu belgelerle yetinmeyip, hem hesap sahibinin hem de çek hesabı açacak şirketin yetkilisinin adresinden ekonomik durumlarını araştırması gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece uyuşmazlığın 3167 sayılı Kanun'un 2. maddesi hükümleri ve yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde ele alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 19.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

16 Şubat 2020 Pazar

Emanet arabayı kullanınca tazminattan oldu!

Bursa'da güvenlik görevlisi olarak olarak çalıştığı sitede bir bina sakininin kendisine anahtarını emanet ettiği otomobille tur atan genç kovuldu.

Özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığı siteden haksız çıkarıldığını ileri süren genç, İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai, genel tatil, ücret ve yıllık izin alacaklarının tahsilini talep etti.

Davalı güvenlik şirketi avukatı ise feshin haklı nedene dayandığını, davanın reddini savundu. Mahkeme, davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararı davalı şirket temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.

Kararda; davacının gece nöbeti sırasında site sakinine ait ve anahtarı görevi gereği kendisine teslim edilen bir aracı keyfi şekilde belirsiz bir süre kullandığının tespit edildiği hatırlatıldı. Kararda; "Site sakininin yakıt göstergesindeki farkı görmesi üzerine incelenen güvenlik kamerası görüntülerinden emanet edilen aracı davacı tarafından kullanıldığı ortadadır.

Davacının işverene verdiği yazılı savunmasında bir an için boş bulunup araçla markete sigara almaya gittiğini beyan ettiği, bunun üzerine işverenin davacının iş akdini feshettiği anlaşılmaktadır. Güvenlik görevlisi olan davacının anahtarı kendisine teslim edilen korumakla yükümlü olduğu aracı keyfi şekilde kullanması ve bu süre içinde emniyetinden mesul bulunduğu siteyi de terk etmesi doğruluk ve bağlılık kurallarına aykırı olduğu gibi iş yerinin güvenliğini de tehlikeye düşürmektedir.

Bu durumda işverence yapılan feshin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II- e ve ı maddelerine göre haklı nedene dayandığı kabul edilerek kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmelidir. Taleplerin yazılı şekilde kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. Kararın bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir" denildi.

Bireysel taşıt kredisi sözleşmesinden doğan davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerekir!

YARGITAY 
19. HUKUK DAİRESİ 
E: 2004/3435 
K: 2004/3872 
T: 05/04/04

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine (...) gereği konuşulup düşünüldü.
Dava konusu uyuşmazlık, bireysel (taşıt) kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 3/e maddesi hükmüne göre davacının tüketici olarak kabulü gerekir.

Öte yandan dava konusu kredinin 4077 sayılı Kanunun değişik 10 uncu maddesinde düzenlenen tüketici kredisi niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Aynı Yasanın 23. maddesinde ise "Bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılacağı" hükme bağlanmış.

Görev kuralı kamu düzeni ile ilgili olup yargılamanın her aşamasında re'sen gözetileceğinden Mahkemece görevsizlik karan verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 5.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

5 Şubat 2020 Çarşamba

Yabancı Yatırımcıların Türk Vatandaşlığını Kazanmalarına İlişkin İşlem Adımları!

EN AZ
500.000 Amerikan Doları
veya karşılığı döviz yada karşılığı Türk Lirası tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirmek.

EN AZ
250.000 AMERİKAN DOLARI
veya karşılığı döviz yada karşılığı Türk Lirası tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın almak.

EN AZ
50 KİŞİLİK
istihdam oluşturmak.

EN AZ
500.000 AMERİKAN DOLARI
veya karşılığı döviz yada karşılığı Türk Lirası tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara yatırmak.

EN AZ
500.000 AMERİKAN DOLARI
veya karşılığı döviz yada karşılığı Türk Lirası tutarında Devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın almak.

EN AZ
500.000 AMERİKAN DOLARI
veya karşılığı döviz yada karşılığı Türk Lirası tutarında gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payını en az üç yıl elinde tutma şartıyla satın almak.

1-) EN AZ 500.000 AMERİKAN DOLARI VEYA KARŞILIĞI DÖVİZ YA DA KARŞILIĞI TÜRK LİRASI TUTARINDA SABİT SERMAYE YATIRIMI GERÇEKLEŞTİREN YABANCI YATIRIMCILAR İÇİN BAŞVURU İŞLEM ADIMLARI
Uygunluk belgesi için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğüne başvurulur.

2-) EN AZ 250.000 AMERİKAN DOLARI VEYA KARŞILIĞI DÖVİZ YA DA KARŞILIĞI TÜRK LİRASI TUTARINDA TAŞINMAZI TAPU KAYITLARINA ÜÇ YIL SATILMAMASI ŞERHİ KOYULMAK ŞARTIYLA SATIN ALAN YABANCI YATIRIMCILAR İÇİN BAŞVURU İŞLEM ADIMLARI
Uygunluk belgesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne başvurulur.

3-) EN AZ 50 KİŞİLİK İSTİHDAM OLUŞTURAN YABANCI YATIRIMCILAR İÇİN BAŞVURU İŞLEM ADIMLARI
Uygunluk belgesi için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğüne başvurulur.

2. ADIM
İKAMET İZNI ALINMASI
6458 sayılı Kanunun 31’inci maddesinin (j) bendi kapsamında ikamet izni için gerekli belgeler temin edilir.

Yerleşim yeri İl Göç İdaresi Müdürlüğüne başvurulur.

Vatandaşlık başvurusu için gerekli belgeler temin edilir.

EN AZ 500.000 AMERİKAN DOLARI VEYA KARŞILIĞI DÖVİZ YA DA KARŞILIĞI TÜRK LİRASI TUTARINDA MEVDUATI ÜÇ YIL TUTMA ŞARTIYLA TÜRKİYE’DE FAALİYET GÖSTEREN BANKALARA YATIRAN YABANCI YATIRIMCILAR İÇİN BAŞVURU İŞLEM ADIMLARI
Uygunluk belgesi için 
Bankacılık Düzenleme 
ve Denetleme 
Kurumu Finansal 
Tüketici İlişkileri
Daire Başkanlığına 
başvurulur.

EN AZ 500.000 AMERİKAN DOLARI TUTARINDA VEYA KARŞILIĞI DÖVİZ YA DA KARŞILIĞI TÜRK LİRASI TUTARINDA DEVLET BORÇLANMA ARAÇLARINI ÜÇ YIL TUTMAK ŞARTIYLA SATIN ALAN YABANCI YATIRIMCILAR İÇİN BAŞVURU İŞLEM ADIMLARI
Uygunluk belgesi için Hazine ve Maliye Bakanlığına başvurulur.

EN AZ 500.000 AMERİKAN DOLARI VEYA KARŞILIĞI DÖVİZ YA DA KARŞILIĞI TÜRK LİRASI TUTARINDA GAYRİMENKUL YATIRIM FONU KATILMA PAYI VEYA GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIM FONU KATILMA PAYINI EN AZ ÜÇ YIL ELİNDE TUTMA ŞARTIYLA SATIN ALAN YABANCI YATIRIMCILAR İÇİN BAŞVURU İŞLEM ADIMLARI
Uygunluk belgesi için 
Sermaye Piyasası 
Kurulu Aracılık 
Faaliyetleri Dairesi 
Başkanlığına başvurulur

3. ADIM
VATANDAŞLIK BAŞVURUSU
Yerleşim yeri İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğüne başvurulur.
Vatandaşlık dosyası düzenlenerek NVİGM’ye gönderilir

Boşanma İşlemleri nelerdir?

Kanunu Bekleme Süresi/Aile Kütüğü:
Boşanma, evlilik birliğinin mahkeme kararının kesinleşmesi ile son bulmasıdır.
Boşanma tarihi, boşanma kararının kesinleştiği tarihtir. Yabancı mahkemelerce verilen boşanma kararlarının Türkiye'de işlem görebilmesine esas olmak üzere Türk mahkemelerince tenfiz veya tanıma kararı verilip, kesinleşmesi halinde, yabancı mahkemece verilmiş olan kararın kesinleşme tarihi, boşanma tarihi olarak kabul edilir.  

Kanuni Bekleme Süresinin Başlangıcı
Türk vatandaşı kadın için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü 300 günlük bekleme süresi, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren başlar.

Boşanmanın Aile Kütüğüne Tescili
Mahkeme yazı işleri müdürü tarafından iki örnek olarak gönderilen boşanma kararı, gönderilen ilçe nüfus müdürlüğünce aile kütüklerine işlenir.

Boşanan Kadının Durumu:
Boşanan Kadının Soyadı ve Döneceği Hane
Boşanan kadının koca hanesindeki kaydı kapatılıp önceki soyadı verilerek, bu evlenmeden önce kayıtlı bulunduğu hanedeki nüfus kaydı canlandırılır.

Dul olarak evlenen kadının boşanması durumunda, bekarlık soyadını taşımasına mahkemece izin verilmiş ise, kadın bekarlık soyadını alarak bekarlık hanesindeki nüfus kaydı canlandırılır. 
Hakim, boşanan kadının kocasının soyadını taşımasına izin vermiş ise, kadın bu evlenmeden önce kayıtlı bulunduğu haneye, taşımasına izin verilen koca soyadı ile döner ve buradaki nüfus kaydı canlandırılır.

Boşanma kararından sonra ikinci bir karar ile boşandığı kocasının soyadını kullanmasına izin verilmiş ya da verilmiş olan bu iznin daha sonra mahkeme karıyla kaldırılmış olması halinde ise aile kütüğünün düşünceler alanına mahkeme kararıyla ilgili açıklamalar yazılır. 

Ayrıca, boşandığı eşinin soyadını kullanan kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmak istemesi ve yazılı olarak başvurması  halinde,  mahkeme kararına gerek olmadan nüfus müdürlüklerince aile kütüklerinde gerekli düzeltme yapılabilir.

Evlat Edinilen Evli Kadının Boşanması Halinde Döneceği Hane
Evlat edinilen evli kadının boşanması halinde aşağıdaki işlemler yapılır:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre evlat edinilmiş ise; 
1. Evlenmeden önceki soyadıyla,
2. Evlat edinmeye ilişkin mahkeme kararında evlat edinenin soyadını alabileceği yolunda bir hüküm varsa evlat edinenin soyadıyla,
3. Mahkeme kocasının soyadını taşımasına izin vermiş ise koca soyadıyla,
Evlat edinenin hanesine döner.
Dul iken evlenen ve evli iken 4721 sayılı Türk Medeni Kanun hükümlerine göre evlat edinilen kadının boşanması halinde;
1.Evlenmeden önceki soyadıyla,
2. Evlat edinmeye ilişkin mahkeme kararında evlat edinenin soyadını alabileceği yolunda bir hüküm varsa evlat edinenin soyadıyla,
3. Mahkeme kocasının soyadını taşımasına izin vermiş ise koca soyadıyla,
Evlat edinenin hanesine döner.  

Tanınan Evli Kadının Boşanması
Tanınan evli kadının boşanması halinde aşağıdaki işlemler yapılır: 
Tanınan babasının soyadıyla, mahkeme kocasının soyadını taşımasına izin vermiş ise koca soyadı ile tanıyan babasının hanesine döner.   

Vatandaşlığımıza Alınmış Kadının Boşanması Hali
Kocası ile birlikte vatandaşlığımıza alınan ya da Türk vatandaşı ile evlenmesi nedeniyle vatandaşlığımızı kazanıp kocasının kütüğüne kocasının soyadı ile tescil edilen kadın boşandığı takdirde; bulunduğu yere ait aile kütüğünün son aile sıra numarasından sonra yeni bir aile sıra numarası altında, boşanma kararında belirtilen soyadıyla, boşanma kararında soyadı belirtilmemiş ya da boşanma kararı yabancı yetkili mahkemelerce verilmiş ve Türkiye'de tanınmış veya tenfiz kararına bağlanmış ise evlenmeden önceki soyadı ile tescil edilir. Ancak evlenmeden önceki soyadının tespit edilememesi halinde, boşanan kadının başvurusu sağlanamadığı takdirde, aile kütüğündeki kocası soyadı ile tescil edilir. 

İlgilinin hiçbir soyadının bulunmadığının belgelendirilmesi halinde ise kadının yazılı talebi üzerine Mülki İdare Amirinin uygun göreceği soyadı ile tescil edilir. 

Boşanan Kadının Kişisel Durumu 
Boşanma hâlinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul idiyse hâkimden bekârlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilir. 
Kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. 
Koca, koşulların değişmesi hâlinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir. 

Boşanmanın İptali:
Boşanmanın İptaline İlişkin Kararların Tescili
Boşanma iptal edilmesi halinde, kadının nüfus kaydı kocasının hanesine taşınır. Kadın kocasının soyadını alır. Dilerse, bu evliliğinden önceki soyadını koca soyadından önce gelmek üzere kullanabilir. 
Mahkeme yazı işleri müdürü tarafından iki örnek olarak gönderilen boşanmanın iptali kararları aile kütüklerine işlenir.
Türk vatandaşları ile yabancı uyruklulara ait boşanmanın iptali kararları ise Türk vatandaşı olan erkek veya kadının kaydına tescil edilir. İlgililer boşanmadan önceki hukuki durumlarına getirilir.

Mahkemeden 'garanti süresi dolsa bile, ücretin iadesi kararı'

Ankara 14. Tüketici Mahkemesi, yetkili servis tarafından 20 iş günü içinde tamir edilmeyen bulaşık makinesi bedelinin, garanti süresi dolmuş olmasına rağmen tüketiciye iadesine karar verdi.

Tüketicinin, 2012 yılının Temmuz ayında satın aldığı bulaşık makinesi, iki yıllık garanti süresinin dolmasından sonra 1 Nisan 2015'te arızalandı.

Durumun bildirildiği yetkili servis önce makinede "sorun olmadığını" belirtti. Ancak arızanın sürmesi üzerine tüketicinin haber verdiği yetkili servis elemanları, makineyi iki defa da tamir için götürdü.

Evden son olarak 6 Mayıs 2015'te götürülen makine aradan günler geçmesine karşın tüketiciye iade edilmedi.

Tüketici, makinenin ne zaman onarılacağına ilişkin de servisten yanıt alamadı.

Arızanın haftalarca giderilememesi nedeniyle mağdur olan tüketici, üretici firma ile yetkili servise ihtar göndererek, bulaşık makinesi bedelinin iadesini talep etti.

Bedelin kendisine ödenmemesi üzerine makine sahibi, Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurarak, bedel iadesi isteminde bulundu. Heyetin talebi reddetmesinin ardından tüketici, avukatı Olcay Halk Kılıç aracılığıyla dava açtı.

Avukat, dilekçesinde, garanti süresi dolsa dahi, makine için belirlenen kullanım süresince üretici ve ithalatçıların makinenin tamirinden sorumlu olduğuna dikkati çekti. Azami tamir süresi geçmesine rağmen ürünün müvekkiline teslim edilmediğini belirten Kılıç, hakem heyeti kararının iptali ve bedel iadesi talebinde bulundu.

Ankara 14. Tüketici Mahkemesi, yargılama sonucunda tüketici lehine karar vererek, bulaşık makinesi bedeli 1016 liranın faiziyle tüketiciye iadesine hükmetti.

- "Bulaşık makinesi 20 iş gününde tamir edilmeliydi"
Mahkemenin gerekçeli kararında, Tüketicinin Korunması Kanunu'nun 58'inci maddesine göre, üretici ve ithalatçıların, ürünlerinin bakanlıkça belirlenen kullanım ömrü süresince, satış sonrası bakım ve onarım hizmetlerini sağlamak zorunda olduğuna işaret edildi.

Gerekçeli kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Bir malın yetkili servis istasyonlarındaki tamir süresi, yönetmelikte belirlenen azami süreyi geçemez. Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliğinde dava konusu ürün için azami tamir süresinin 20 iş günü olduğu, somut olayda tüketicinin ürünü tamir için yetkili servise bıraktığı, 20 günlük azami tamir süresi geçmesine rağmen ürünün davacıya teslim edilmemesi nedeniyle ürün bedelinin davacıya iade edilmesi gerektiği anlaşılmıştır."