31 Mart 2020 Salı

Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 30/03/2020 tarihli ve 2020/51 sayılı kararı!

HÂKİMLER VE SAVCILAR KURULU GENEL KURUL KARARI
Esas No 
Karar No:2020/
Karar Tarihi: 30/03/2020

Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu 6087 sayılı Kanunun 29'uncu maddesi gereğince aşağıda isimleri yazılı üyelerin katılımı ile 30/03/2020 tarihinde toplandı.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Corona Virüs (Covid-19) olarak bilinen bulaşıcı solunum yolu hastalığı, Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 9 Mart 2020 tarihli raporuna göre, 100’den fazla ülkede 109 bin teyit edilmiş küresel vakayla kayıtlara geçmiştir. DSÖ tarafından, Corona Virüs için 2 Mart 2020 tarihinde küresel risk durumu; "yüksekten", "çok yüksek" seviyesine çıkarılmış. ayrıca “Uluslararası Kamu Sağlığı Acil Durumu” ilan edilmiştir. Söz konusu hastalığın ülkemizde de görülmesi üzerine, salgın riskinin ortadan kaldırılması ve kişilerin sağlığının korunması amacıyla başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı olmak üzere, görev ve yetki alanı çerçevesinde çeşitli kurum ve kuruluşlarca birçok idari tedbir alınmıştır.

Bu kapsamda Cumhurbaşkanlığı genelgeleriyle uzaktan çalışma, dönüşümlü çalışma gibi esnek
çalışma yöntemleri ile idari izin ve sair hususlara ilişkin çeşitli tedbirlerin alınmasının gerekliliği
vurgulanmıştır.

Hakimler ve Savcılar Kurulu, ülke çapında salgın riskine karşı alınan tedbirler kapsamında;

-Yargılama faaliyetlerinin yürütülmesi sırasında ortaya çıkacak riskleri önlemek amacıyla, tutuklu işlere yönelik soruşturma ve kovuşturmalar ile ivedi sayılacak diğer hususlar haricinde duruşma ve keşiflerin ertelenmesi ile gerekli görülen hâllerde SEGBİS uygulaması kullanılması hususunun adli makamlarca değerlendirilmesi, 

-Doğrudan açık ceza infaz kurumuna gelen ve geldiginde ceza süresi itibariyle hemen denetimli serbestlik tedbirinden faydalanabilecek hükümlülerin ceza infaz kurumlarında bekletilmemeleri açısından ve aynı zamanda hafta sonunda ortaya çıkabilecek taleplerin karsılanabilmesi amacıyla, infaz hâkimliğine ilişkin nöbet planlamasının yapılması,

-Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 13/03/2020 tarihli ve 12362 sayılı, “idari izin” konulu yazısı kapsamında hâkim ve savcılara verilecek olan idari izinlerin nasıl kullandırılacağı,

-Acil ve tutuklu işler ile yürütmenin durdurulması istemlerinin yerine getirilmesi için yeteri kadar hâkimin komisyon başkanlarınca, yeteri kadar Cumhuriyet savcısının ise başsavcılar tarafından belirlenerek, (her birimden yeterince nöbetçi mahkeme ve Cumhuriyet savcısı uygulaması yapılmak suretiyle) geri kalan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının UYAP imkânlarından faydalanarak evde çalısmalarının temini, hususlarına ilişkin tedbirler teşkilata duyurulmuştur.

26/03/2020 tarihinde yürürlüğe giren 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1'inci maddesi, durma süresince, ilk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri bakımından duruşmaların ve müzakerelerin ertelenmesi de dâhil olmak üzere alınması gereken diğer tüm tedbirler ile buna ilişkin usul ve esasların belirlenmesinde Hakimler ve Savcılar Kurulunu yetkili kılmıştır.

7226 sayılı Kanunun amacı doğrultusunda, salgın riskinin en aza indirilmesi, halkın ve adli personelin sağlığının korunması, bireylerin birbirleriyle temaslarının asgariye indirilmesi, aynı
zamanda da kamu hizmetlerinin aksatılmaması ve kişilerin maddi hukuk, usul hukuku ve takip hukuku çerçevesinde haklarının korunması amacıyla aşağıdaki ek tedbirleri alma zarureti hasıl
olmuştur.

Bu itibarla;

1)Tutuklu ( yasal zorunluluk nedeniyle sadece tutukluluğun değerlendirilmesi yönünden) ve acil işler, dava zamanaşımı yakın olan soruşturma ve kovuşturma dosyaları, yürütmenin durdurulması istemleri ile ivedi sayılacak diğer iş ve işlemler haricindeki ilk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemelerine ait duruşma, müzakere ve keşiflerin 30/04/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar ertelenmesine,

2) Duruşma, müzakere ve keşiflerin ertelenmesine yönelik işlemlerin evrak üzerinden ve duruşma açılmadan icra edilmesine, yeni duruşma günü ile keşif saatinin, masrafları gider avansından veyahut kamu bütçesinden karşılanmak ve her türlü iletişim vasıtalarından istifade edilmek suretiyle uyusmazlığın taraflarına bildirilmesine,

3) Ceza Muhakemesi Kanununa göre tutukluluk değerlendirmesinin zorunlu olduğu durumlarda, tutuklu ve müdafinin SEGBIS uygulaması üzerinden dinlenilerek duruşmaların icrasına,

4) Erteleme süresince, yargıda hedef sürelere uyulamamasının terfi incelemesinde ve teftiş sırasında aleyhe değerlendirilmemesine,

5) Erteleme süresinin hâkim ve Cumhuriyet savcıların terfilerinde aleyhe değerlendirilmemesine,

6) Tutukluluğa itiraz, yürütmenin durdurulması kararlarına itiraz ve infaz hakimliğine yapılan itirazlar ile müzakerelerin, iletişim ve UYAP imkanlarından istifade edilmek suretiyle
gerçekleştirilmesine,

7) Tutuklu ve acil isler dışında kamu davasının açılmasının 30/04/2020 tarihine kadar ertelenmesine,

8) Ihtiyaç olması hâlinde birinci bölgelerde görev yapan hukuk hâkimlerinin de 30/04/2020
tarihine kadar ceza mahkemeleri nöbet listesine dahil edilmesine,

9) Erteleme süresince salgının önlenmesine yönelik tedbirlere riayet edilmek suretiyle ihtiyati
tedbir ve bu isleme yönelik itirazların değerlendirilmesi gerektiğine,

10) 6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin korona virüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğine,

11) Erteleme süresince adli hizmetlerin tamamen durması gibi bir durumun söz konusu olmadığının, suç ve suçlulara ilişkin ihbar ile şikâyetlerin kanun önünde dava ve iddia hakkı çerçevesinde devam ettiğinin bilinmesine ve bu hususta gerekli hassasiyetin gösterilmesine,

12) Hamilelerin, yasal süt izni kullananların, engelli çalışanların, yönetici pozisyonundakiler hariç 60 yaş ve üzerinde olanların, Sağlık Bakanlığının belirlediği dezavantajlı grupların (bağışıklık sorunu olanlar, kanser hastaları, kronik solunum yolu hastaları, obezite ve diyabet, kalp damar hastaları, organ nakli olanlar, kronik hastalar),

-Eşi kamu veya özel sağlık kuruluşlarının “teşhis ve tedavi birimlerinde” (hastane, semt polikliniği, halk sağlığı merkezi, aile sağlığı merkezi, toplum sağlığı merkezleri, özel klinik ve benzeri) çalışan hâkim ve Cumhuriyet savcıların, İdari izinli sayılmalarına.

İdari izinli sayılanların baktığı mahkeme ve işler için komisyon başkanları ve Cumhuriyet başsavcıları tarafından nöbetçi hâkim ve Cumhuriyet savcısı belirlenmesine,

13)Erteleme süresince hâkim ve Cumhuriyet savcılarının uhdelerinde bulunan is ve işlemleri mümkün olduğunca uzaktan çalışma, dönüşümlü çalışma gibi esnek çalışma yöntemleri kapsamında takip etmeleri, bu kapsamda dava dosyalarının incelenmesi, kararların süresi içerisinde yazılması ve diğer zorunlu adli hizmetlere ilişkin yükümlülüklerini imkan dahilinde evden yerine getirmeleri
gerektiğinin bilinmesine,

14) Salgının boyutu ve adliyelerin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak komisyon başkanları
ve başsavcıların görev ve yetkileri kapsamında lazım gelen ilave tedbirleri, ilgili mevzuat ve tavsiye
kararları çerçevesinde gecikmeden ifa etmelerine,


15) Belirlenen tarih sonrası için gelişen şartlara göre durumun yeniden değerlendirilmesine,

16) Keyfiyetin merkez ve mülhakat adliyelerinde görev yapan tüm hâkim ve Cumhuriyet savcılarına duyurulmasına,

Elektrik kesintisi nedeniyle uğranılan zararın dağıtım şirketinden tahsili talebi!

Hukuk Genel Kurulu         
2017/444 E. 
2019/1083 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen13.12.2013 tarihli ve 2007/652 E., 2013/1170 K. sayılı karardavacı vekilinin temyizi üzerine,Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 30.09.2014 tarihli ve 2014/ 8129 E., 2014/ 12738 K. sayılı kararı ile;
“...Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin, 4 farklı yerde işletmeleri bulunduğunu, davalı kurum ile müvekkili şirket arasında elektrik satışı konusunda sözleşme imzalandığını, müvekkilinin kullandığı elektriğin davalı kurumca temin edildiğini; ancak, 02.01.2006 tarihinden bu yana ve halen sürekli elektrik kesintisinin yaşandığını, bundan müvekkili şirketin zarar gördüğünü; zira, davalı kurumun taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle, elektrik ihtiyacını karşılamak için jeneratör almak zorunda kaldığını ve bu jeneratörlerin harcamış olduğu yakıt nedeniyle zarar oluştuğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 6.100,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Islah dilekçesi ile müddeabih miktarı 1.243.434,13 TL'ye çıkartılmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; istisnai bakım ve onarım durumları hariç olmak üzere, söz konusu hatta ilişkin şirketlerinden kaynaklanan elektrik kesintisinin yapılmadığını; davacı tarafça talep edilen 02.01.2006 tarihinden çok öncesinden 2001 yılından beri bakım-onarım çalışmalarının devam ettiğini, her iki hattında çok iyi durumda olduğunu savunup; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; "... Dava konusu somut olayda yukarıda belirtildiği üzere taraflar arasında elektrik satışı konusunda sözleşme imzalandığı, davalının elinde olmayan mücbir sebepler nedeniyle kesinti yapmak zorunda kaldığı, davacının elektrik üretimi konusunda fazladan yapmış olduğu masraftan sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından; davacının davasında haksız olduğu görülmüş, red karar vermek gerekmiştir, gerekçesiyle" davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, davada; davalı kurumun sözleşme ile üstlendiği elektrik enerjisi temininde yükümlülüklerini yerine getirmediği ve bu nedenle davacı şirketin zarara uğradığı ileri sürülerek, uğranılan zararın tazmini istenilmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, elektrik kesintilerinin mücbir sebeplere dayalı olup olmadığı noktasındadır.
1 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği'nin 11.maddesinde " (1) Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, iligili mevzuat uyarınca bölgesinde bulunan tüm müşterilere eşit taraflar arasında ayırım gözetmeksizin yeterli, kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi sunacak şekilde hizmet verir. (2) Perakende satış lisansı sahibi tüzel kişi, lisansı kapsamında faaliyet gösterdiği bir dağıtım bölgesi içerisinde bulunan tüm müşterilere perakende satış sözleşmesi kapsamında eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin aynı kalitede hizmet verir."
12.maddesinde de " (1) Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi, Elektirik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 51.maddesinde tanımlanan mücbir sebepler veya lisansında yer alan özel mücbir sebepler ya da proğramlı kesintiler dışında dağıtım sistemini, kendisinden hizmet alanlara kaliteli ve sürekli elektirik enerjisi sağlayacak durumda tutmakla yükümlüdür. (2) Müşteriler, proğramlıkesintilir hakkında dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi tarafından , kesintiden en az kırksekiz saat önce yazılı, işitsel veya görsel basın yayın kuruluşları aracılığıyla bilgilendirilir." düzenlemesine yer verilmiş bulunmaktadır.
Davalı kurumun, 25.08.2008 tarihli yazısında; " 2006 yılı kesinti sayısının 523, kesinti süresinin(toplam) 205 saat 33 dakika; 2007 yılı kesinti sayısının 410, kesinti süresinin(toplam) 190 saat 31 dakika; 01.01.-31.03.2008 tarihleri arasında kesinti sayısının 107, kesinti süresinin(toplam) 13 saat 08 dakika olduğu; ... Çeltik Enerji Nakil Hattının 2006 ve 2007 yıllarında bakım onarım proğramına alındığı; bu yıllardaki kesintilerin büyük çoğunluğunun bakım çalışmalarından kaynaklı kesintiler olduğunu, diğer kesintilerin ise, hava şartları, arıza hali, mücbir sebepler v.b nedenlerden kaynaklandığı belirtilmiştir."
Davalı kurumun, yukarıda açıklandığı üzere, tüm müşterilerine yeterli, kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi sunacak şekilde hizmet vermesi gerekmektedir. Oysa davalı kurumun, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, sık sık elektriği keserek, davacı şirketin zarara uğratıldığı; iddia, savunma, alınan bilirkişi raporu ve dosya içerisine alınan tüm bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Mahkemece; yapılan kesintilerin mücbir sebeplere dayalı olduğu ifade edilmiş ve dava bu sebeple reddedilmiş ise de; bu husus (elektrik kesintilerinin mücbir sebebe dayalı olduğu) davalı tarafça ispatlanamadığı gibi, yukarıdaki kurum yazısında da belirtildiği gibi, kesintilerin 2006-2007 yılı çalışma programı dahilinde bakım çalışmalarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. O halde, davalı kurum; alınan bilirkişi raporunda, davacının elektrik kesintileri nedeniyle harcamak zorunda kaldığı akaryakıt farkı olarak heseplanan zarardan sorumlu tutulmalıdır.
Mahkemece, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın tümden reddine ilişkin hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438. maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili şirketin Diyarbakır’da dört farklı yerde işletmelerinin bulunduğunu, davalı Kurum ile müvekkili şirket arasında elektrik satışı konusunda sözleşme imzalandığını ve müvekkilinin kullandığı elektriğin davalı Kurumca temin edildiğini, müvekkilinin kullanmış olduğu elektrik nedeniyle davalı Kuruma bir borcunun da bulunmadığını, ancak 02.01.2006 tarihinden bu yana ve hâlen devam eden elektrik kesintisi nedeniyle müvekkili şirketin zarar gördüğünü ve elektrik ihtiyacını karşılamak için jeneratör almak zorunda kaldığını, bu jeneratörlerin harcamış olduğu yakıt nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek şimdilik 6.100TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 1.243.434,13TL'ye çıkartmıştır.
Davalı vekili, istisnai bakım ve onarım durumları hariç olmak üzere söz konusu hatta ilişkin şirketlerinden kaynaklanan elektrik kesintisinin yapılmadığını, davacı tarafça talep edilen 02.01.2006 tarihinden çok öncesinden 2001 yılından beri bakım-onarım çalışmalarının devam ettiğini, her iki hattın da çok iyi durumda olduğunu, davacı şirketçe belirtilen elektrik kesintilerinin müşteri kaynaklı olabileceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davalı Kurumun üzerine düşen bakım ve tamirat edimlerini yerine getirdiği hâlde elinde olmayan mücbir sebeplerle elektrik kesintisi yoluna gitmek zorunda kalmış olduğunu, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 11. ve 12. maddeleri dikkate alındığında davacı tarafın zararından sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle karar bozulmuştur.
Bozma kararına karşı yerel mahkemece, tüm kurumların ve tüketicilerin üzerine düşen görevleri hakkı ile yerine getirdiği bir ortamda davalıdan edimini olabildiğince sürekli bir şekilde talep etmek mümkün ise de bölgenin özel şartları dikkate alındığında ve özellikle maruf olan konuların ayrıca ispatı gerekmemekte olup, somut olayda belirtilen vakaları mahkemeninde bildiği, ayrıca ispatın gerekmediği şeklindeki ek gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı şirkete ait işletmelerde meydana gelen elektrik kesintilerinin mücbir sebeplere dayalı olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre bilirkişi raporunda elektrik kesintilerinden kaynaklı akaryakıt farkı olarak hesaplanan davacı şirket zararından davalı Kurumun sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
I) Davacı vekilinin akaryakıt farkına ilişkin temyiz istemleri dışındaki davanın tamamen kabulüne ve vekâlet ücretine ilişkin tehir-i icra talebine ilişkin temyiz talebinin incelenmesinde;
Bilindiği üzere hukuki yarar, dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
Davacı vekilinin akaryakıt farkı dışındaki temyiz itirazları Özel Dairece reddedilmiş olduğundan, davacı vekilince belirtilen husus dışında temyiz talebinde bulunulmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
O hâlde davacı vekilinin akaryakıt farkı dışındaki temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
II) Davacı vekilinin akaryakıt farkına ilişkin temyiz talebinin incelenmesine gelince;
Uyuşmazlığın çözümünde sorumluluk, mücbir sebep ve müterafik kusur kavramlarının kısaca açıklanması yerinde olacaktır.
Geniş anlamıyla sorumluluk kavramı, bir kişinin başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğü olarak açıklanmıştır. Hukukî anlamda sorumluluk ise taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi (tazmin edilmesi) yükümlülüğünü içerir.
Sorumluluk hukukunun tarihsel gelişim süreci içerisinde, kusur sorumluluğundan kusursuz sorumluluğa uzayan bir yol izlenmiştir. Kusur sorumluluğu, bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla sözleşme dışında diğer bir kimseye vermiş olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türüdür. Bu sorumlulukta kusur, sorumluluğun kurucu unsuru olarak düzenlenmiştir (Eren, F.:Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 594). Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür (Tandoğan, H.:Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1967, s. 89). Kusur sorumluluğuna doktrin ve uygulamada eş anlamda olmak üzere “haksız fiil sorumluluğu” veya “sübjektif sorumluluk” da denilmektedir.
Bununla birlikte sorumluluğun asli şartı zararla söz konusu davranış veya olay arasında bir sebep sonuç ilişkisinin bulunmasıdır. Bu sebep sonuç ilişkisine genel anlamda illiyet bağı denir. Burada sözü edilen illiyet bağı uygun illiyet bağıdır. Uygun illiyet bağı, olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre, sebebin, meydana gelen sonucu yaratmaya elverişli olmasıdır. Uygun illiyet bağı, sorumluluğu, zarar veren bakımından öngörülebilir risklerle sınırlamaktadır (Eren, s. 561). Başka deyişle, hayatın olağan akışı ve hayat tecrübesi bakımından öngörülemez zararlar uygun illiyet bağı kapsamında sorumluluğu doğurmayacaktır.
İlliyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru veya üçüncü kişinin kusuru nedeniyle kesilebilir. Aynı zamanda sorumluluktan kurtulma sebebi olan bu üç sebep, sadece kusur sorumluluğunda değil, kusursuz sorumlulukta da kabul edilmektedir (Eren, s. 561.). Her üç neden açısından da, illiyet bağının kesildiği iddiası, sorumlu kişiler tarafından açıkça ispatlanmadıkça kabul edilmemelidir. Bu bakımdan sorumluluktan kurtulmak oldukça zorlaştırılmıştır.
Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır (Eren, s. 582 vd.).
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi mücbir sebebin bir takım unsurları vardır. Öncelikle mücbir sebep, zorlayıcı bir olaydır. Bu olay doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi insana bağlı beşeri bir olay da olabilir. Bu olay, zarar verenin faaliyet ve işletmesi dışında kalan bir olay olmalıdır. Mücbir sebep nedeniyle zarar veren, bir davranış normunu veya sözleşmeden doğan bir borcu ihlâl etmiş olmalıdır. Yine mücbir sebep, davranış normunun ihlâli ya da borca aykırılığın sebebi olmalı ve kaçınılmaz bir şekilde buna yol açmış olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulmazlık ve önlenemezlik kavramını da kapsar. Mücbir sebebin bir diğer unsuru ise öngörülmezliktir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 98. maddesi delaletiyle haksız fiillerde uygulanan 44. maddesindeki tazminatın tenkisi hâllerinin akde aykırılık durumlarında da uygulanacağı düzenlenmiştir.
Tazminattan indirim veya ret sebepleri 818 sayılı BK’nın 44. maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hâl ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Zarar görenin kendi kusurunda, kişinin kendisine zarar veren bir hareket tarzı söz konusudur. Zarar görenin kendi kusuru, akıllıca iş gören, mantıklı bir kişinin, kendi yararı gereği zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçması gereken bir eylemi olarak nitelendirilmelidir. Zarar görenin kusuruna birlikte kusur, müterafik kusur da denilmektedir (Tandoğan H: Türk Mesuliyet Hukuku, Ankara 1961, s. 318 vd.).
Zarara uğrayan kimse normal bir insanın kendi menfaatlerini korumak için sakınması gerekli bir eylemde bulunmuşsa “birlikte (müterafik) kusur” söz konusudur (Reisoğlu, S: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 19. Baskı, İst.2006, s.187).
Zararla sonuçlanan hukuka aykırı bir davranışta bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle ortak kusurun belirlenmesi gerekir. Bunun için de zarar görenin zarardan kaçınma görevini yerine getirmemesi ile ortaya çıkan davranışının objektif ölçütlerle (kusurun objektifleştirilmesi) bir kusur sayılıp sayılamayacağı ve bu kusurun zararın meydana gelip gelmemesinde bir payı (illiyet bağı) olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ortak kusurun varlığı hâlinde, hâkim, ortak kusurun tazminata etkisini başka bir anlatımla bunun "bir tenkis sebebi" mi, yoksa zarar ziyan hükmünden tamamen sarfınazar edilebilecek bir sebep mi olduğunu takdir edecektir. Hâkim bu yolda takdir hakkını kullanırken hak ve adalete uygun sonuca varacak bir yol izlemelidir. Bunun için de, her şeyden önce maddenin amacının iyi bilinmesi gerekir. 818 sayılı BK’nın 44/1. maddesinin “hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesine dayandığı kabul edilmektedir. Bu ilke hak ve adalet düşüncesine de (4271 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.2) uygun düşmektedir. Zarar gören kendi davranışıyla zarara neden olmuş ise bu zarar başkasına yüklenmemeli payı ayrılmak suretiyle zarar verenin sorumlu olacağı miktar tespit edilmelidir (OserSchönenberger, Borçlar Hukuku, Recai Seçkin çevirisi s.409).
Maddenin bu amacı göz önüne alındığında; gerçek amacın ortak kusur hâlinde zararın bu kusura isabet payının indirilmesi olduğu; zarardan tamamen vazgeçilmesinin ise, istisnai bir durum olduğu kabul edilmelidir (OserSchönenberger, s. 411). İşte maddenin belirlenen bu amacı altında bir değerlendirme yapılırken, zarar verenin ve zarar görenin olay içindeki ortak kusurlu davranışlarının nedeni, çeşidi (kast-ihmal) ve zararlı sonuç ile birbirlerinin kusurlarına etki dereceleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şekilde yapılacak bir değerlendirme sonucu olayda ortak kusurun etki ağırlığı o derece olmalıdır ki, zarar verenin hukuka aykırı davranışını (illiyet bağını) tamamen kesmemekle beraber ikinci plana itmeli, istisnai amaç (tazminat hükmünden tamamen sarfınazar edilmesi) hak ve adalete uygun hâle gelmelidir.
818 sayılı BK’nın 44. maddesi kapsamında yer alan indirim veya ret sebepleri şu şekilde sıralanabilir;
a) Zarar görenin zarara razı olması; burada sözü edilen rıza ile hukuka uygunluk sebebi olan 4271 sayılı TMK’nın 24/II’deki rızayı birbiriyle karıştırmamak gerekir. 818 sayılı BK’nın 44. maddesinde öngörülen rıza, hukuka uygunluk sebebinin koşullarını taşımayan rızadır.
b) Zarar görenin kusuru (Ortak Kusur); 818 sayılı BK’nın 44. maddesine göre zarar görenin “fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği, zararı yapan şahsın hâl ve mevkiini ağırlaştırdığı taktirde” bu durum tazminattan indirim ya da tazminat isteminin reddi sebebi olabilecektir. Haksız fiil failinin zararın doğumuna ya da artmasına yol açan fiili kusurlu olduğu için sorumluluğa yol açmaktadır. Ancak, bu durum zarar görenin davranışlarından kaynaklanmışsa, ortak kusurdan söz edilir.
Zarar görenin kusurlu davranışları derecesi açısından iki tür etki gösterebilir; zarar görenin kusuru ağır ise, bu durum illiyet bağını kesen bir sebeptir. Bu durumda, haksız fiilin illiyet unsuru gerçekleşmediği için sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Sorumluluğun koşulları gerçekleşmediğinde, tazminat gündeme gelmeyeceği için bundan indirim de söz konusu olmayacaktır. Zarar görenin kusurlu davranışları ağır nitelikte değilse, haksız fiil faili doğan zarardan sorumlu olacaktır. Ancak, bu durumda zarar görenin kusurlu davranışları hükmedilecek tazminat miktarının indirilmesine ya da tazminat isteminin tamamen reddine yol açacaktır. O hâlde, ortak kusur, haksız fiilde, zarar gören kişinin zararın doğumuna ya da artmasına neden olan kusurlu davranışlarını ifade eder. Zarar görenin ortak kusur teşkil eden davranışları, zararın doğumuna ya da artmasına ilişkin olabileceği gibi sorumlunun durumunu ağırlaştıran ortak kusur da olabilir.
c) Ağır kusurun bulunmadığı hâllerde zarar verenin zor duruma düşecek olması nedeniyle tazminatın indirilmesi; bu hâl 818 sayılı BK’nın44./II’de düzenlenmiş olup, zarar görenden hareket ederek özel bir indirim sebebi öngörmüştür.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 08.04.2015 tarihli ve 2013/13-1592 E., 2015/1176 K. ile 01.07.2015 tarihli ve 2014/13-18 E., 2015/1754 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında elektrik satışına ilişkin sözleşme imzalandığı, davalı şirket tarafından davacı şirkete ait Altındağ Dinlenme Tesislerine ilişkin olarak gönderilen 15.08.2006 tarihli yazıda, davacının enerji aldığı hatta ilişkin fiziki bağlantılarda oluşan arızaların giderilmesi için mevcut hat başlarındaki ayırıcıların değiştirilmesi gerektiği, değişikliğin yapılması hâlinde enerji kesintilerinin ve arızaların en aza ineceğinin ve söz konusu ayırıcının değiştirme çalışmasının bir ay içerisinde tamamlanması gerektiğinin;…/539 sayılı tarihsiz yazıda ise, davacının kullandığı hattın kontrolünde ayırıcının çalışmadığı ve hattın sehiminin kötü olması nedeniyle açmalara sebebiyet verdiği, bu eksikliklerin 18.08.2007 tarihine kadar giderilmesi gerektiğinin bildirildiği; davalı şirketçe davaya verilen cevap ve yargılama sürecinde kesintilerin davacı şirketin kusurundan kaynaklı olduğunun ileri sürüldüğü de nazara alındığında, her ne kadar eldeki davada mücbir sebebe ilişkin hususlar davalı tarafça ispatlanamamış ise de, mahkemece meydana gelen elektrik kesintilerinde davacı şirketin müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının usulünce araştırılıp sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.
Eş söyleyişle, dava dosyasındaki veriler ile açıklanan tüm yasal düzenlemeler ile birlikte değerlendirilerek, 818 sayılı BK’nın 44. maddesinde düzenlenen müterafik kusur gereğince davacı şirketin, zararın doğumuna ya da artmasına katkısının bulunup bulunmadığı, bulunduğunun kabulü hâlinde bu madde gereğince, tenkisin gerekip gerekmediği denetime elverişli bir şekilde tartışılarak sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, büyük ticari işletmesi olan davacı şirketin elektrik kesintileri nedeniyle işletmelerinde zararın daha fazla oluşmasını önlemek amacıyla jeneratör alıp kurmuş ve kendisine düşen yükümlülüğü yerine getirmiş olduğu, kesintilerin de davacının ticari işletmelerindeki elektrik hatlarından kaynaklanmadığı, firmanın kendisinin yapması gereken bakım ve onarım çalışmalarını yapmış olduğunun bilirkişi raporu ile belirlendiği ve davalının da bilirkişi raporuna bu yönde itirazının bulunmadığı, somut olayda davacının müterafik kusurundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu, değişik gerekçelerle ile kararın bozulmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.
SONUÇ :
1-Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hukuki yarar yokluğundan davacı vekilinin akaryakıt farkı dışında kalan temyiz isteminin oy birliğiyle REDDİNE,
2-Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıran geri verilmesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.10.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1- 01 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nin 11. maddesinde “Dağıtım Lisansı sahibi tüzel kişi, ilgili mevzuat uyarınca bölgesinde bulunan tüm müşterilere eşit, taraflar arasında ayırım gözetilmeksizin, yeterli kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi sunacak şekilde hizmet vereceği, 12. maddesinde ise “Dağıtım Lisansı sahibi tüzel kişi, Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 51. maddesinde tanımlanan mücbir sebepler veya lisansında yer alan özel mücbir sebepler ya da programlı kesintiler dışında dağıtım sistemini, kendisinden hizmet alanlara, kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi sağlayacak durumda tutmakla yükümlüdür. Müşteriler, programlı kesintiler hakkında dağıtım lisansı sahibi tüzel kişi tarafından kesintiden en az kırk sekiz saat önce yazılı, işitsel veya görsel basın yayın kuruluşları aracılığıyla bilgilendirilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
2- Davalı elektrik şirketi kendisiyle sözleşme yapan abonelere kesintisiz elektrik sağlamakla yükümlüdür.
3- DİEŞ tarafından “Abonenin beslediği ... Çeltik Enerji Dağıtım Hattında Meydana Gelen toplam kesinti süre ve sayısı 2006 yılında 523 kesinti ve kesinti süresi 205 saat 33 dakika, 2007 yılında 410 kesinti ve kesinti süresi 190 saat 31 dakika, 01.01.2008 ile 31.03.2008 arası kesinti süresi 107 ve kesinti süresi de 13 saat 8 dakika olduğu, kesintilerin büyük çoğunluğunun bakım çalışmalarından kaynaklı kesintiler olduğunu, diğer kesintilerin ise hava şartları, arıza hâli, mücbir sebepler vb. nedenlerden kaynaklandığı belirtilmiştir.
Davalı kurumun, yukarıda açıklanan yönetmelik hükümlerine göre elektrik kesintilerini kırk sekiz saat önce bildirmediği dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunda, davacı şirketin tesislerinde meydana gelen elektrik kesintilerinin firmaya ait olan elektrik hatlarından kaynaklanmadığı, firmanın kendisinin yapması gereken bakım ve onarım çalışmalarını yapmış olduğu belirtilerek, elektrik kesintisi yaşanmamış olsa idi, kullanılacak olan elektrik enerjisi maliyet tutarı ile kesinti süresince tesislerin her birinde kullanılan jeneratör gücüne göre de harcamış olduğu akaryakıt miktarını belirleyerek, davalının elektrik kesintileri nedeniyle harcamak zorunda kaldığı akaryakıt farkı olarak hesaplanan 205.364,76TL zarardan sorumlu olduğunu açıklamıştır.
Mücbir sebep, illiyet bağını kesen, dolayısıyla zarar vereni veya borçluyu sorumluluktan kurtaran bir sebeptir. Zarar veren veya borçlu, mücbir sebebi ispat ettiği takdirde, doğan zarardan sorumlu olmaz. Mücbir sebep, doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi, insana bağlı beşeri bir olay, bir davranışda olabilir. Yıldırım düşmesi, don, yer çökmesi, aşırı fırtına veya kasırga, deprem vs. gibi olaylar tabii olaylardır. Savaş, ihtilal, darbe, isyan vs. gibi olaylar ise beşeri olaylardır. Siyasi amaçla yapılan genel grev, sosyal bir olay olup, ithalat ve ihracat yasaklamaları, sınırların kapatılması, düşman mallarına el konması vs. ise hukuki olaya örnek gösterilebilir. Mücbir sebep kavramı mutlak değil, nisbi bir kavramdır. (Borçlar Hukuku Prof.Dr. Fikret Eren Genel Hükümler syf. 557 ve devamı)
Mahkemece, elektrik kesintilerinin mücbir sebepten kaynaklandığı belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş ise de, elektrik kesintilerinin mücbir sebebe dayalı olduğu davalı kurum tarafından ispatlanamamıştır.
Müterafik kusur, zarara uğrayanın, zararın doğmasına veya zararın artmasına yardım etmesi; bu durumda zarara uğrayana ödenecek tazminat miktarının azaltılabilmesi veya tamamen kaldırılabilmesidir.
Büyük ticari işletmesi olan davacı şirket, elektrik kesintileri nedeniyle işletmelerinde zararın daha fazla oluşmasını önlemek amacıyla, jeneratör alıp kurmuş ve kendisine düşen yükümlülüğü yerine getirmiştir. Kesintilerin de, kendi ticari işletmesindeki elektrik hatlarından kaynaklanmadığı, firmanın kendisinin yapması gereken bakım ve onarım çalışmalarını yapmış olduğu, bilirkişi raporu ile belirlenmiş ve davalı da rapora bu yönden itiraz etmemiştir. Bu nedenle davacının müterafik kusurunun olduğundan da söz edilemez.
Mahkemenin direnme kararının daire kararında belirtilen gerekçelerle bozulması gerekirken değişik gerekçe ile bozulması isabetli bulunmamıştır.
Açıklanan gerekçe ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

30 Mart 2020 Pazartesi

Kilometresi düşürülmüş araç satışında sözleşmenin feshi ve zarar tazmini!

T.C
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi         
2016/16088 E. 
2019/6457 K.

Davacı, ... Otomotiv internet sayfasında yer alan satış ilanındaki aracı ... 2. Noterliği’nin 20.10.2014 tarihinde satın aldığını, satış bedeli olarak kendisine ait ... Marka 2010 model aracı takas olarak verdiğini ve üzerine 2.240,00 TL ödeme yaptığını, satış işlemi sonrasında aracın kilometresinin iki defa düşürüldüğünün anlaşıldığını, ... kompresörde arıza olması nedeniyle değiştirildiğini, satıma konu araçtaki ayıbın davalı tarafından gizlenerek hile yolu ile iradesi sakatlandığını belirterek sözleşmesinin feshi ile sözleşmeden dönülmesini, bu satış işlemi için davalıya takas olarak verdiği aracın iadesinin mümkün olmaması halinde davalıdan satın aldığı ... Marka 2006 model aracın kasko bedeli olan 27.000,00 TL'nin 20.10.2014 satış tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, satış bedeli olarak davalıya ilave bedel olarak yapmış olduğu 2.240,00 TL'nin 15.10.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, satılan için yapmış olduğu harcama olan 2.753,29 TL'nin 04.11.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile ... 2. Noterliği’nin 20.10.2014 tarih ve 4346 yevmiye sayılı satış sözleşmesinin feshi ile edimlerin karşılıklı olarak iadesine, satış bedeli olan 18.000,00 TL'nin satış tarihi olan 20.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, satış bedeli olarak davacı tarafından davalıya ilave bedel olarak yapmış olduğu 2.240,00 TL'nin 15.10.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, satılan için yapılmış olan 2.753,29 TL giderin 04.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine larar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Davacı, eldeki davayla, iradesinin hile ile sakatlandığı, aracın kilometresinin düşürülmesi ve ... kompresörünün arızalı olması nedeniyle satın aldığı aracın kasko bedeli, davalıya ilave verdiği ücret ve satılan araca yapmış olduğu harcamanın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, hükme esas aldığı bilirkişi raporunda aracın kilometresinde oynandığının ve kilometrenin düşürüldüğünün belirtildiğini böylece söz konusu aracın ayıplı olduğunun sabit olduğu gerekçesiyle araç satış sözleşmesinde belirtilen satış bedelinin, davacının davalıya vermiş olduğu ilave bedelin ve araç için yapmış olduğu masrafların davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık 6502 sayılı yasanın 10.maddesi gereğince aracın teslim tarihinden itibaren 6 ay süre içerinde açılmıştır ve mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda;dava konusu aracın 29.12.2011 ve 28.09.2013 tarihi arasında servis giriş kilometrelerinde farklılık olduğunun belirtildiği yine ... sisteminde meydana gelen arızaların aslen aracın yaşı,kullanılmış olduğu kilometre,periyodik bakımlarının düzenli yapılması ve kullanım şartları ile ilişkili olduğu ... sistemin arızalı olup olmadıkları ya da ömürleri hakkında net bilgi edinmenin ancak teknik metodlarla yapılacak kontrol ve muayene ile mümkün olduğu belirtilmiştir.
Bu durumda mahkemece, davalının ayıba mahkemece, değiştirilen ... kompresörün aracın yaşı, kullanılmış olduğu kilometreyle, ömrüyle mi ilgili yoksa arızalı mı olduğuna ilişkin kanaat içeren konusunda uzman bir bilirkişiden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, gerekçeli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte bozma sebebine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

28 Mart 2020 Cumartesi

Seyahat izin belgesi nasıl ve nereden alınır?

Seyahat izin belgesi nasıl ve nereden alınır? Şehirler arası (şehir dışı) seyahat izni nasıl olacak? Vatandaşlar özellikle şu günlerde arama motorlarında bu sorulara yanıt arıyor. İçişleri Bakanlığı 81 İl Valiliğine "Koronavirüs Tedbirleri" kapsamında "Uçak/ Otobüs" seferleri ile ilgili yeni bir genelge daha gönderdi. İşte seyahat izin belgesine dair merak edilenler.

YENİ BİR GENELGE DAHA GÖNDERİLDİ
İçişleri Bakanlığı 81 il valiliğine "Koronavirüs Tedbirleri" kapsamında "Uçak/ Otobüs" seferleri ile ilgili yeni bir genelge daha gönderdi

-Buna göre, havayolu ile düzenlenecek uçuşlarda da yolcular, yarın saat 06:00'dan itibaren "Seyahat İzin Belgesi" olmadan seyahat edemeyecek

-Tüm vatandaşların bulundukları şehirde kalmaları esas olacak, ancak tedavi ihtiyaçları nedeniyle doktor kararıyla sevk edilen, birinci derece yakınları vefat eden veya ağır hastalığı olanlar, özellikle son on beş gün içerisinde gelmiş olduğu yerde, kalacak yeri bulunmayan vatandaşlar "Seyahat İzin Kurullarından" seyahat izin belgesi alarak hava yolu ile seyahat edebilecek

-Hava yolu ulaşımı ile sınırlı olmak üzere temel insani ihtiyaçların üretim ve tedarik süreçleri içerisinde yer aldığını ilgili meslek odalarından belgelendirenler, seyahat izin kurullarınca uygun görülmesi halinde şehirlerarası seyahat edebilecek

-Hizmetine ihtiyaç duyulan üst düzey kamu görevlileri ile kamu hizmeti yürütenlerin görevleri çerçevesinde seyahat etmelerinde kısıtlama olmayacak

-Uçak seferlerine devam edilen havaalanlarında, havaalanı mülki idare amirlerinin başkanlığında, Türk Hava Yolları, emniyet müdürlüğü ve havaalanı işletmesinin temsilcilerinden oluşan "Seyahat İzin Kurulları" oluşturulacak

-Oluşturulan kurullar 28.03.2020 tarihi (bugün) saat 20:00'den itibaren belirtilen şartları uyan vatandaşlara "Seyahat İzin Belgesi" düzenlenmesine başlayacak

-Düzenlenen seyahat izin belgelerinin, Türk Hava Yolları ile elektronik ortamda paylaşılması için İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı tarafından ivedi olarak gerekli sistem kurulacak

-199 Çağrı Merkezi ve "İçişleri Bakanlığı E-Başvuru sistemi faaliyete geçene kadar gelecek olan seyahat izin belgesi taleplerinin Başvuru Masalarından karşılanması için valiler ve kaymakamlar tarafından gerekli tedbirler (seyahat izin kurullarının sayısını, personelinin arttırılması vb.) gecikmeksizin alınacak

-Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce, 199 çağrı numarası üzerinden, taleplerin hızlı bir şekilde alınması ve karşılanması için yeteri kadar çağrı alıcının görevlendirilmesi sağlanacak

İçişleri Bakanlığı 81 İl Valiliğine Koronavirüs tedbirleri kapsamına Uçak/ Otobüs seferleri ile ilgili yeni bir genelge gönderdi.

Genelgede, tüm Dünya'yı etkisi altına alan Koronavirüs (Covid-19) salgınının en temel özelliği, fiziksel temas, hava yolu vb. yollarla çok hızlı bulaşması ve enfekte insan sayısının çok hızlı artması olduğu vurgulandı.

Bu salgının yayılmasının engellenmesinde en etkili yolun, sosyal hareketliliğin ve insanlar arası temasın azaltılarak, sosyal izolasyonu mutlak şekilde sağlanması olduğuna dikkat çekilen genelgede ,aksi hallerde virüsün yayılımı hızlanarak vaka sayısı ve tedavi gereksinimini artırdığı bu da toplum sağlığı ve kamu düzenini ciddi şekilde bozulmasına sebep olduğu belirtildi.

Genelgede; Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda alınan kararların etkinliğinin arttırılarak virüsün yayılmasını engellemek, toplum sağlığı ve kamu düzeni korumak için şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapılan otobüs seferlerinin Valilik iznine bağlanması yönünde karar alındığı ve Valiliklere gerekli talimat verildiği belirtildi.

Gelinen noktada, uçak seferleri ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun tavsiyeleri, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile yapılan görüşmeler ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatlarıyla aşağıdaki ek tedbirlerin alınmasına karar verildiğine dikkat çekilerek, alınan kararlar şu şekilde sıralandı:

Havayolu ile düzenlenecek uçuşlarda da yolcular, 29.03.2020 tarihinde saat 06:00'dan itibaren Seyahat İzin Belgesi olmadan seyahat edemeyecek. Bu nedenle Türk Hava Yolları başta olmak üzere tüm hava yolu firmaları seyahat izin belgesi olmayan vatandaşlara bilet satışı yapmayacak ve uçak ile seyahat etmelerine kesinlikle izin vermeyecek.

Tüm vatandaşların bulundukları şehirde kalmaları esas olacak. Ancak 28.03.2020 tarih ve 6009 sayılı Genelgemizde belirtilen;

a) "Tedavi ihtiyaçları nedeniyle doktor kararıyla sevk edilen,

b) Birinci derece yakınları vefat eden veya ağır hastalığı olanlar,

c) Özellikle son on beş gün içerisinde gelmiş olduğu yerde, kalacak yeri bulunmayan vatandaşlar, "Seyahat İzin Kurullarından" seyahat izin belgesi alarak hava yolu ile seyahat edebilecek.

Ayrıca hava yolu ulaşımı ile sınırlı olmak üzere temel insani ihtiyaçların üretim ve tedarik süreçleri içerisinde yer aldığını ilgili meslek odalarından belgelendirenler, seyahat izin kurullarına başvurmaları ve bu talebin ilgili kurulca uygun görülmesi halinde şehirlerarası seyahat edebilecek. Hizmetinin/görevinin devamına ihtiyaç duyulan üst düzey kamu görevlileri ile kamu hizmeti yürütenlerin görevleri çerçevesinde seyahat etmelerinde kısıtlama olmayacak.

Uçak seferlerine devam edilen havaalanlarında, havaalanı mülki idare amirlerinin başkanlığında, Türk Hava Yolları, emniyet müdürlüğü ve havaalanı işletmesinin temsilcilerinden oluşan "Seyahat İzin Kurulları" oluşturulacak. Oluşturulan kurullar 28.03.2020 tarihi (bugün) saat 20:00'den itibaren belirtilen şartları uyan vatandaşlarımıza "Seyahat İzin Belgesi" düzenlenmesine başlayacak.

"Seyahat İzin Kurullarına" başkanlık etmek üzere görevlendirilecek valilik/Kaymakamlık temsilcisinin muhakkak, Bakanlığımız E-İçişleri sisteminde elektronik imza atmaya yetkisi olan (token cihazı sahibi), tercihen il/ilçe birim müdürleri arasından (112 müdürleri hariç) görevlendirilmesi sağlanacak.

SEYAHAT İZİN BELGESİ TALEPLERİ;
Otobüs ve hava yolu seyahatleri için düzenlenecek.
Kapsam Dahilindeki Vatandaşların İzin Talepleri;

a) Otogar ve havaalanlarında bu amaçla oluşturulan Başvuru Masaları,

b) Bakanlığımız tarafından bu işlemler için tahsis edilecek olan Alo 199 Çağrı Merkezi,

c) İçişleri Bakanlığı E-Başvuru" sistemi, üzerinden alınacak.

Seyahat izin belgesi talepleri, Seyahat İzin Kurullarınca gecikmeksizin değerlendirilerek yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde karara bağlanacak.

Karara bağlanan seyahat izin belgesi talepleri; bireysel başvurularda elden verilecek, telefon ve elektronik başvuruların sonuçları vatandaşlara mail, mesaj veya telefonla bildirilecek.

Seyahat İzin Kurullarınca, hava yolu ile seyahatine izin verilen vatandaşların listesi uçuşun gerçekleştirildiği il valiliğine gönderilecek.

Düzenlenen seyahat izin belgelerinin, Türk Hava Yolları ile elektronik ortamda paylaşılması için İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı tarafından ivedi olarak gerekli sistem kurulacak. 199 Çağrı Merkezi ve "İçişleri Bakanlığı E-Başvuru sistemi faaliyete geçene kadar gelecek olan seyahat izin belgesi taleplerinin Başvuru Masalarından karşılanması için Vali ve kaymakamlar tarafından gerekli tedbirler (seyahat izin kurullarının sayısını, personelinin arttırılması vb.) gecikmeksizin alınacak.

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce, 199 çağrı numarası üzerinden, taleplerin hızlı bir şekilde alınması ve karşılanması için yeteri kadar çağrı alıcının görevlendirilmesi sağlanacak.

Bilgi iletişim sistemlerinin biran önce entegre edilebilmesi için; il/ilçe otogarları ile havaalanlarında oluşturulacak Seyahat İzin Gruplarında görevlendirilen Valilik/Kaymakamlık temsilcisinin bilgilerinin (birden fazla ise her biri için ayrı ayrı) ekte gönderilen exel formatında (kesinlikle PDF ve fotoğraf olmayacaktır.) coskun.konakay@icisleri.gov.tr adresine 28.03.2020 tarihi (bugün) saat 21:00'e kadar muhakkak gönderilmesi sağlanacak.

25 Mart 2020 Çarşamba

100 bin mahkuma tahliye: Denetimli serbestlik 1 yıldan 3 aya çıkacak!

İnfaz yasası Kovid-19 tedbirleri kapsamında hızlandırıldı. Düzenlemeyle terör, kasten öldürme ve özel hayatın gizliliği suçları hariç tüm suçlarda denetimli serbestlik süresi 1 yıldan 3 yıla çıkarılacak. Çalışma yasalaşırsa 100 bine yakın mahkum tahliye olacak.

Yeni tip koranavirüs (Kovid-19) salgınında alınacak tedbirler kapsamında hızlandırılan infaz indirimi düzenlemesine ilişkin çalışmada sona gelindi. AK Parti ve MHP'nin hazırladığı, infaz düzenlemesini de içeren 3. Yargı Paketi çalışmalarının kapsamı belli oldu. Siyasi parti gruplarına sunulan çalışmayla ilgili görüşmeler tamamladıktan sonra son şekli verilecek teklif TBMM Başkanlığına sunulacak.

YÜZDE 50 ORANINDA UYGULANACAK
Çalışmanın önemli bölümlerinden biri, ceza infaz kurumlarında geçirilmesi gereken sürenin kısaltılması. Çalışmaya göre, koşullu salıverilme oranı 2/3’ten 1/2’ye indirilecek. Böylelikle, koşullu salıverilme oranı kural olarak 1/2 (yüzde 50) olarak uygulanacak.

BU SUÇLARI KAPSAMIYOR
Kasten öldürme suçu bakımından 2/3 ve terör suçları ile örgütlü suçlar bakımından 3/4’lük koşullu salıverilme oranında herhangi bir değişiklik yapılmayacak. Mükerrirler (kesinleşmiş cezası varken ikinci kez suç işleyenler) ve buna bağlı cinsel suçlar ile uyuşturucu ticareti suçları bakımından 3/4’lük koşullu salıverilme oranı 2/3’e indirilecek. Denetimli serbestlik süresi ise 1 yıldan 3 yıla çıkarılacak. İnfaz yasasında yapılacak bu değişikliklerle koşullu salıverilme oranı denetimli serbestlik süresinin çıkarılması halinde tahliye olacakların sayısının 80 bine kadar çıkması bekleniyor. Cezaevinde ya da dışarıda 0-6 yaş arası çocuğu bulunan kadınlar ve 70 yaşını geçen hükümlüler için denetimli serbestliğin 4 yıl uygulanmasıyla 2 bine yakın hükümlünün tahliyesi olacağı tahmin ediliyor. Çalışmayla toplam tahliye sayısının 100 bini bulması öngörülüyor. Cezaevinde şu an 300 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

İş yeri kiraları ile ilgili kritik karar: Tahliye edilemeyecek!

Koronavirüs salgını sürecinde ekonomiye olumsuz yansımaların önlenmesi için açıklanan tedbirlerin yasalaştırılması için hazırlıklarını tamamladı. Alınan karar ile birlikte de 1 Mart - 30 Haziran tarihleri arasında iş yeri kirasının ödenmemesi tahliye nedeni sayılmayacak kararı alındı.

20 maddelik tedbirler listesinde yer alan birçok düzenleme, Meclis'te görüşülen yasa teklifine eklenecek.

143 bin işletmeden 29 bin civarında olanı hazine malı kapsamında bulunuyordu. Daha önce de kira konusunda hazine malı için karar açıklanmıştı.

İŞ YERİ KİRALARINA DÜZENLEME
NTV'de yer alan habere göre; Alınan karar ile birlikte de 1 Mart - 30 Haziran tarihleri arasında iş yeri kirasının ödenmemesi tahliye nedeni sayılmayacak kararı alındı.

İşte torba tasarıya eklenecek diğer maddeler,
- Kısa çalışma ödeneği genişletilecek. Son üç yılda 600 gün prim şartı 450 güne inecek.
- Telafi çalışma süresini 2 aydan 4 aya çıkaran düzenleme
- Konaklama vergisi yürürlüğe giriş tarihi 1 Kasım 2020’ye ertelenecek
- En düşük emekli maaşı bin 500 lira olacak
- Karşılıksız çek bedelinin onda biri peşin kalan kısmı 12 taksitte ödeyerek mahkumiyetten kurtulacak
- Sicil affı da torba tasarıya eklenecek

21 Mart 2020 Cumartesi

İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine 65 yaş ve üzeri ile kronik rahatsızlığı bulunanlar için "İkametten ayrılma kısıtlaması/yasaklanması" konulu gönderdiği genelge!

Genelgede 65 yaş ve üzeri ile bağışıklık sistemi düşük, ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan vatandaşlar bugün saat 24.00’dan ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmalarının yasaklandı.

İhtiyaç olması halinde özellikle tek başına yaşayan ve ihtiyaçlarını karşılayacak yakını bulunmayan 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı olan vatandaşlarımızın mağdur olmaması; temel ihtiyaçlarını karşılamak için vali/kaymakamların başkanlığında 65 yaş üstü Vefa Sosyal Destek Grubu oluşturulacak.

Anılan Grup; il/ilçe emniyet müdürü, il/ilçe jandarma komutanı, vali/kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, yerel yönetimler, AFAD, Kızılay ve ihtiyaç duyulacak sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşturulacak.

İllerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından 65 yaş ve üzeri ile kronik vatandaşlarımızın sağlık başta olmak üzere tüm temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli tedbirler alınacak. İkametlerinden ayrılmalarına kısıtlama/yasaklama getirilen vatandaşlarımız 112, 155, 156 numaraları üzerinden ihtiyaçlarını bildirebileceklerdir. Bu çağrıların cevaplandırılması ve gerekli hizmetlerin üretilmesi için ihtiyaç duyulacak sayıda başta kolluk birimleri olmak üzere yeteri kadar kamu görevlisi/ekip ve araç görevlendirilecek.

Bakanlığımızın 81 İle Gönderdiği Genelge Şu Şekildedir: 
Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de insan hayatı açısından son derece tehlikeli olan yeni tip Coronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle tüm dünyada can kaybı ve vaka sayısı artmaya devam ediyor.

Covid-19 salgınında en temel risk unsuru toplumsal alanlarda virüsün bulaşıcılığının yüksek/hızlı olması ve 65 yaş ve üzeri, bağışıklık sistemi düşük, ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan insanların üzerinde ciddi sağlık sorunları oluşturarak insan hayatını tehdit ediyor.

Devletimiz tüm kurumları ile bu salgının yayılması ve vatandaşlarımızın  hayatlarını tehdit etmesini engellemek için zorunlu ihtiyaçların temin noktasındaki umuma açık yerlerin faaliyetlerinin durdurulması başta olmak üzere birçok tedbir almakta ve bu kapsamda uyulması gereken kuralları belirleyerek vatandaşlarımızla paylaşmaktadır.

Yaşanan salgının biran önce engellenmesi için alınan önlemlere tüm vatandaşlarımızın istisnasız uyması büyük önem arz ediyor.

Ancak 65 ve üzeri yaşlardaki vatandaşlarımız ile yukarıda anılan kronik rahatsızlıkları olan vatandaşlarımız büyük risk altında olmasına rağmen toplumsal hareketliliğin içine girmekte; halka açık alanlarda, parklarda bir araya gelmekte, zorunlu olmamalarına rağmen toplu taşıma araçlarında seyahat ederek hem kendileri hem de toplum sağlığı açısından risk oluşturmaya devam ediyor.

Bu durumun devam etmesi 65 yaş ve üstü vatandaşlarımız ile kronik rahatsızlıkları olan vatandaşlarımız kendi hayatlarını ve toplum sağlığı açısından ciddi risk oluşturarak salgının yayılmasını; vaka sayısı ve tedavi gereksinimi arttırarak, vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmesi riski ile toplum sağlığı ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına sebep olacaktır.

Yukarıda açıklanan nedenler, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda, il valileri tarafından, İl İdaresi Kanununun 11/C maddesi ve Umuma Hıfzısıhha Kanunun 27 nci ve 72 nci maddesi kapsamında; 21.03.2020 tarihi saat 24.00’den sonra 65 yaş ve üstü vatandaşlarımız ile anılan kronik rahatsızlıklara sahip vatandaşlarımızın ikametlerinden dışarı çıkmaları, açık alanlarda, parklarda dolaşmaları ve toplu ulaşım araçları ile seyahat etmeleri sınırlandırılarak sokağa çıkmalarının yasaklanması amacıyla gerekli kararların ivedilikle alınması gerekmektedir.

Anılan Kararlar Yürürlüğe Girdikten Sonra;
1- İhtiyaç olması halinde özellikle tek başına yaşayan ve ihtiyaçlarını karşılayacak yakını bulunmayan 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı olan vatandaşlarımızın mağdur olmaması; temel ihtiyaçlarını karşılamak için vali/kaymakamların başkanlığında 65 yaş üstü Vefa Sosyal Destek Grubu oluşturulacaktır.

2- Anılan Grup; il/ilçe emniyet müdürü, il/ilçe jandarma komutanı, vali/kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, yerel yönetimler, AFAD, Kızılay ve ihtiyaç duyulacak sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşturulacaktır.

3- İllerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından 65 yaş ve üzeri ile kronik vatandaşlarımızın sağlık başta olmak üzere tüm temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli tedbirler alınacaktır. İkametlerinden ayrılmalarına kısıtlama/yasaklama getirilen vatandaşlarımız 112, 155, 156 numaraları üzerinden ihtiyaçlarını bildirebileceklerdir. Bu çağrıların cevaplandırılması ve gerekli hizmetlerin üretilmesi için ihtiyaç duyulacak sayıda başta kolluk birimleri olmak üzere yeteri kadar kamu görevlisi/ekip ve araç görevlendirilecektir.

Söz konusu tedbirlere ilişkin Valiler/kaymakamlar tarafından gerekli kararların ivedilikle alınması, uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi ve mağduriyetlere neden olunmaması için ilgili birim/kurum yetkilileri ile gerekli koordinasyonun yapılması, Bakanlığımızın tüm sıralı/sorumlu amirleri tarafından uygulamanın yakinen takip edilerek, herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi önemle rica olunur.

Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik!

YAPI DENETİMİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

MADDE 1 - 5/2/2008 tarihli ve 26778 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin 2 nci maddesinde yer alan "4 üncü," ibaresinden sonra gelmek üzere "5 inci," ibaresi eklenmiştir.

MADDE 2 - Aynı Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"Aksi durumun tespit edilmesi halinde, değişikliğe ilişkin bilgi ve belgeler sunuluncaya kadar, yapı denetim kuruluşunun denetim sorumluluğu altında bulunan mevcut yapılara ilişkin bilgi formları üzerinde işlem yapması engellenir ve uhdesindeki denetim işlerinin devamına ve yeni denetim işi üstlenmesine izin verilmez."

MADDE 3 - Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile ikinci ve sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, birinci fıkrasının (ç) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

"c) Kuruluş ortakları, mimar, inşaat mühendisi, makine mühendisi veya elektrik mühendisi olmalı, meslek odasına kayıt olmalı, sabıka kaydı olmamalı, kuruluşça yetkilendirilen şirket müdürü ve ortakları noter tasdikli imza sirküsüne diğer kuruluş ortakları noter tasdikli imza beyanına sahip olmalı ve T.C. kimlik numarasını sunmalı."

"(2) Başvurunun uygun görülmesi halinde, Merkez Yapı Denetim Komisyonunca ek-15'te gösterilen form-13'e uygun, yapı denetim izin belgesi tanzim edilir. İzin belgesi almaya hak kazanan kuruluşlar 16 ncı maddenin birinci fıkrasında belirtilen denetçileri, izin belgesinin verildiği Merkez Yapı Denetim Komisyonu karar tarihinden itibaren 90 takvim günü içinde istihdam eder. Verilen izin belgesi üç yıl için geçerlidir. İzin belgesini vize ettirmek isteyenlerden Kanunun 8 inci maddesinin yirmi birinci fıkrasında belirtilen şartlar da aranır. Bu sürenin sonunda vize edilmeyen izin belgesinin kullanımına izin verilmez. Vize süresinin sona ermesini müteakip 90 takvim günü içerisinde belgesini vize ettirmeyen yapı denetim kuruluşunun belgesi Resmi Gazete ilan tarihi itibariyle Bakanlıkça geçici olarak geri alınır."

"(8) Denetim izin belgesi geçici olarak geri alınan kuruluş, belgesinin geri alındığı tarihten itibaren 180 takvim günü içerisinde eksikliklerini tamamlayarak yapı denetim izin belgesini talep etmezse Bakanlıkça o il için belge almak üzere başvuruda bulunan kuruluşlara dair yapılan sıralamanın sonuna yerleştirilmeksizin kuruluşun yapı denetim izin belgesi iptal edilir."


MADDE 4 - Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin altıncı fıkrasında yer alan "son fıkrasında" ibaresi "yirmi birinci fıkrasında" şeklinde değiştirilmiş, aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"(9) Laboratuvar, faaliyette bulunduğu adresten başka bir adrese taşınacağını taşınmadan en az on beş gün önce İl Yapı Denetim Komisyonuna bildirir ve yerinde yapılan değerlendirme neticesinde tutanakla laboratuvar izin belgesi askıya alınır ve bilahare İl Yapı Denetim Komisyonunca karara bağlanarak yazılı olarak laboratuvara bildirilir. Laboratuvarın taşınmasını müteakip yeni adresine ilişkin; Ticaret Sicil Gazetesi sureti, laboratuvarın ölçülendirilmiş yerleşim krokisi, taşınmaya bağlı kalibrasyon gerektiren cihaz ve ekipmanlara ait kalibrasyon sertifika örnekleri ile İl Yapı Denetim Komisyonuna başvurması halinde, laboratuvarın yazılı başvuru tarihini takip eden on gün içerisinde Değerlendirme Heyeti görevlendirilir. Heyetin yapacağı değerlendirme sonucunun olumlu olması halinde İl Yapı Denetim Komisyonunca alınacak karara istinaden laboratuvarın yeni adresindeki faaliyetine tekrar izin verilerek laboratuvar askıdan indirilir.

(10) Laboratuvar kuruluşu idari personel değişikliği yaptığında; bir yazı ekinde değişikliği içeren Ticaret Sicil Gazetesi suretini, şirket müdürüne ait bilgi formunu ve yetkiliye ait noter tasdikli imza sirküsünü bu değişikliği içeren Ticaret Sicil Gazetesi'nin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde İl Yapı Denetim Komisyonuna bildirir."

MADDE 5 - Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(1) Yapı denetim kuruluşu,
a) Bir proje ve uygulama denetçisi mimarı,

b) Bir proje ve uygulama denetçisi inşaat mühendisini,

c) Bir uygulama denetçisi inşaat mühendisini,

ç) Bir proje ve uygulama denetçisi makine mühendisini,

d) Bir proje ve uygulama denetçisi elektrik mühendisini

faaliyetine devam ettiği sürece çekirdek personel olarak istihdam etmek zorundadır. Aksi takdirde, eleman eksikliği giderilip uygun denetim elemanları istihdam edilinceye kadar, yapı denetim kuruluşunun denetim sorumluluğu altında bulunan mevcut yapılara ilişkin bilgi formları üzerinde işlem yapması engellenir ve uhdesindeki denetim işlerinin devamına ve yeni denetim işi üstlenmesine izin verilmez. Eleman eksikliği 90 takvim günü içerisinde giderilmediği takdirde, asgari sayıda çekirdek personeli istihdam edinceye kadar kuruluşun izin belgesi Resmi Gazete ilan tarihi itibariyle geçici olarak geri alınır.

(2) Yapı denetim kuruluşunda görev alacak, denetçi mimar ve denetçi mühendislerin, adli sicil kaydı bulunmamalı, şantiyelerde iş görebileceklerine ilişkin olarak, görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmadığı ilgili sağlık kurum veya kuruluşunca belirlenmeli, noterlikçe tasdikli imza beyanı olmalı ve T.C. kimlik numarası İl Yapı Denetim Komisyonuna sunulmalıdır. Yapı denetim kuruluşunda görev alacak yardımcı kontrol elemanlarının ise Mimar veya ilgili Mühendis veya ilgili Teknik Öğretmen veya ilgili Yüksek Tekniker veya ilgili Tekniker veya ilgili Teknisyen olması, Mimar ve Mühendis olanların ilgili meslek odasına kayıtlı olması, şantiyelerde iş görebileceklerine ilişkin olarak, görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmadığı ilgili sağlık kurum veya kuruluşunca belirlenmeli, adli sicil kaydı bulunmamalı ve T.C. kimlik numarası İl Yapı Denetim Komisyonuna sunulmalıdır. Yapı denetim kuruluşu ile istihdam edilecek denetçi ve yardımcı kontrol elemanı arasında, çalışma saatleri, ücret, görev ve sorumlulukları içeren bir sözleşme akdedilir."

MADDE 6 - Aynı Yönetmeliğin 26 ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(8) Yapı denetim hizmet bedeli;

a) Endüstri Bölgeleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için %20 indirimli,

b) Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri, Serbest Bölgeler ve Sanayi Siteleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için %35 indirimli,

uygulanır."

MADDE 7 - Aynı Yönetmeliğin 32 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"(7) Her ne suretle olursa olsun, alınan teminatlar haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz.

(8) Teminat tutarları, her yıl için bir önceki yılın Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi esas alınarak Merkez Yapı Denetim Komisyonu tarafından güncellenir ve her yıl 1 Şubat tarihinden geçerli olmak üzere aynı tarihe kadar Resmi Gazete'de ilan edilir."

MADDE 8 - Aynı Yönetmeliğin geçici 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(3) 20/2/2020 tarihinden önce imzalanan yapı denetimi hizmet sözleşmelerinden Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri, Serbest Bölgeler ve Sanayi Siteleri onaylı sınırı içerisinde kalan yapılarda iş o yapı denetim kuruluşunun sorumluluğundan düşene kadar sözleşmelerinde belirtilen indirim oranları yapı denetim hizmet bedellerine uygulanır."

MADDE 9 - Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Denetim izin belgesi başvuruları

GEÇİCİ MADDE 15 - (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce sonuçlandırılmamış denetim izin belgesi başvuruları, bu Yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır."

MADDE 10 - Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 11 - Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür.

Korona Virüs Salgını nedeniyle bazı kanunlardaki sürelerin işlemeyeceğine ilişkin kanun tasarısı tam metni!

BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na aşağıdaki Geçici 5.madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 5 : Bu Kanun'da yazılı süreler 15.4.2020 tarihine kadar işlemez.Adalet Bakanlığı bu süreyi uzatmaya yetkilidir. 15.4.2020 tarihine kadarki dönemde sona eren süreler 15.4.2020 tarihinden itibaren 1 hafta uzamış sayılır.Bu geçici durum için adli aravermeye dair hükümler uygulanır."

MADDE 2- 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'na aşağıdaki Geçici 17.madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 17 : Bu Kanun'da yazılı süreler 15.4.2020 tarihine kadar işlemez.Adalet Bakanlığı bu süreyi uzatmaya yetkilidir. 15.4.2020 tarihine kadarki dönemde sona eren süreler 15.4.2020 tarihinden itibaren 1 hafta uzamış sayılır.Bu geçici durum için adli ara vermeye dair hükümler uygulanır."

MADDE 3- 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na aşağıdaki Geçici 6.madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 6 : Bu Kanun'da yazılı süreler 15.4.2020 tarihine kadar işlemez.Adalet Bakanlığı bu süreyi uzatmaya yetkilidir. 15.4.2020 tarihine kadarki dönemde sona eren süreler 15.4.2020 tarihinden itibaren 1 hafta uzamış sayılır.Bu geçici durum için adli ara vermeye dair hükümler uygulanır."

MADDE 4- 2577 Sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'na aşağıdaki Geçici 1.madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 1 : Bu Kanun'da yazılı süreler 15.4.2020 tarihine kadar işlemez. Adalet Bakanlığı bu süreyi uzatmaya yetkilidir. 15.4.2020 tarihine kadarki dönemde sona eren süreler 15.4.2020 tarihinden itibaren 1 hafta uzamış sayılır.Bu geçici durum için adli ara vermeye dair hükümler uygulanır."

MADDE 5- Bu Kanun yayını tarihinde yürürlüğe girer

MADDE 6 -Bu Kanunu yürütmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.

20 Mart 2020 Cuma

2. Yargı Paketinin içeriği tam metni açıklandı!

Konu ile ilgili konuşan AK Partili Mehmet Muş, "Mecliste önümüzdeki hafta diğer siyasi parti gruplarıyla görüşmeler yapacağız. Onlarla görüştükten sonra teklifimizi nihai hale getirip Meclis Başkanlığına sunacağız. İnfaz düzenlemesiyle alakalı son aşamaya gelmiş bulunmaktayız." dedi.

2. Yargı Paketinin içeriği tam metni;
- Hakim, duruşmanın düzenini bozan kimseyi, bunu yapmaktan men edecek ve gerekirse, taraf avukatları hariç, derhal duruşma salonundan çıkarılmasını emredecek

- Yapılan değişiklikle, davada taraf vekili sıfatı bulunmayan avukatlar, duruşma düzenini bozmaları halinde, duruşma salonundan çıkarılabilecek


- "Toplu Mahkemelerde Tahkikat" başlıklı yeni düzenlemede, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra talep edilen delil tespiti, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir gibi geçici hukuki koruma tedbirleri de dahil olmak üzere toplu mahkemenin görevine giren dava ve işlerde tüm yargılama aşamaları heyet tarafından yerine getirilecek ve karara bağlanacak

- Mahkeme, tahkikatın bittiğini bildirdikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçecek, bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenecek, hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyecek

- Hakimin reddi nedenlerine, daha önce aynı uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış olma da ekleniyor

- İlk derece mahkemesine görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, kararın taraflara tebliğ edilmesi, dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine ilişkin iki haftalık süre, tebliğ tarihinden itibaren başlayacak

- "Yargılamayla ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin bulunması" halinde, duruşmaların bir kısmı veya tamamı gizli olarak yapılacak

İNFAZ DÜZENLEMESİ-MAHKUMLARA AF NE ZAMAN?
İkinci yargı paketinin kanun teklifi yayımlandı. Ancak pakette infaz düzenlemesi yer almadı. Daha önce de yapılan açıklamada, infaz düzenlemesinin ayrı bir paket şeklinde meclise geleceği bildirildi. Konu ile ilgili konuşan AK Partili Mehmet Muş, "Mecliste önümüzdeki hafta diğer siyasi parti gruplarıyla görüşmeler yapacağız. Onlarla görüştükten sonra teklifimizi nihai hale getirip Meclis Başkanlığına sunacağız. İnfaz düzenlemesiyle alakalı son aşamaya gelmiş bulunmaktayız." dedi.

MHP'DEN ŞARTLI CEZA İNDİRİMİ TALEBİ
MHP'nin 5 yıl şartlı ceza indirimi kabul edilirse 129 bin kişi tahliye olacak. AK Parti'nin infaz sürelerini aşağıya çeken teklifi kabul edilirse ilk etapta 30 bin kişi tahliye olacak. Ama tahliyeler sürekli hale gelecek. AK Parti ve MHP milletvekillerinden oluşan ortak komisyon bir çalışma yaptı. 10 Ekim günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir sunum yapıldı.

UYUŞTURUCU VE TERÖR SUÇLARI KRİTİK NOKTA
Erdoğan, uyuşturucu ve terörle ilgili suçlar konusunda çok hassas. "Adam öldürenleri mi çıkaracağız, uyuşturucu satanları mı salıvereceğiz" diye itiraz ettiği söyleniyor. Üzerinde yeniden çalışılan düzenleme, Erdoğan'ın onayından sonra Meclis'e sunulacak.

40 BİN KİŞİ YARARLANACAK
Kısa süreli hapis cezaları konusunda hafta sonu ve gece infaz yöntemleri de uygulanacak. Bu haktan yararlanacak hükümlüler hafta içi dışarıda, hafta sonu hapiste olacak. Gece infazı konusundaki şartları yerine getirenler için de gündüz işe gidebilme imkânı sağlanacak. Bu durumdaki hükümlüler, gündüz dışarıda, gece ise hapishanede kalan cezalarını tamamlayacak. Mevcut mevzuata göre, 6 ayın altındaki cezalar için bu yöntemler uygulanabiliyor. Yeni yapılacak düzenleme ile bu sürenin 2 yıla çıkarılması planlanıyor. Yasa çıktıktan sonra, 2 yıl ve altında hapis cezası kalanlar, Cuma günü saat 19.00'da cezaevine girecek ve Pazar günü saat 19.00'da çıkacak.

HANGİ SUÇLARA CEZA İNDİRİMİ OLACAK?
Cinsel, uyuşturucu, örgütlü, terör suçlarını işleyenler ile mükerrirler (tekrar suç işleyenler) hariç cezaların infazı 2/3 (yüzde 67) yerine 1/2 (yüzde 50) olarak uygulanacak. Cezaevinde kalınacak sürenin 5'te 1'i denetimli serbestlikte geçirebilecek. Doğum yapan bir kadın, doğumun üzerinden 1.5 yıl geçmeden cezaevine konulamayacak. 70 yaşın üzerindekiler 2 yıl ve altındaki cezalarını, 75 yaşın üzerindekiler ise 4 yıl ve altında kalan cezalarını konutta çekecek. Taslak ana hatlarıyla şöyle: Bir yıllık otomatik denetimli serbestlik mekanizması sona eriyor. Örneğin 1 ay hapis cezası alan kişi de artık 12 gün cezasını açık cezaevinde geçirecek.

Mahkemelerin verdiği cezaların 2/3'ü (yüzde 67'si) yerine 1/2'si (yüzde 50'si) kapalı cezaevinde çekilecek. Doğum yapan kadınların aldıkları ceza 3 yıl ve altında ise bu ceza konutta infaz edilecek. Koşullu salıverilme süresinde herhangi bir yeni suçtan örneğin 1 yıl ceza alan bir hükümlünün, koşullu salıverildiği süreden sadece 2 yılı yanacak.

Mevcut sistemle 70 yaş üzerindekilerin 1 yılın altında kalan cezalarının evde infazı mümkün. Bu süre şimdi 2 yıla çıkarılacak. 75 yaş ve üzerindekiler için ise 3 yıl olan süre ise 4 yıla yükseltilecek. Cezaevinde hayatını yalnız idame ettiremeyeceğine dair Adli Tıp Kurumu tarafından rapor verilen kişiler 3 yıla kadar olan cezalarını konutta infaz edebilecek.

Gece infazı ve hafta sonu infaz usullerine işlerlik kazandırılacak. Mevcut sistemde 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılanların cezalarını hafta sonu ya da gece çekmesine olanak var. Ancak 1 yıllık denetim süresi nedeniyle 6 ay ceza alanlar hiç cezaevine girmediği için bu sistem işletilemiyor. Taslakta 6 aylık süre 1 yıla çıkarılıyor. Taksirle işlenen bir suç kapsamında verilen cezalarda ise bu süre 2 yıl olarak belirlenecek. Bu sürenin altında ceza alanlar talepleri halinde cezalarının infazını hafta sonu ya da geceleri cezaevinde girerek çekebilecek.