16 Eylül 2020 Çarşamba

HMK ve Diğer Bazı Kanunlarda Yapılan Değişiklik!

7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Değişiklik ile;
1) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun
  • 116. maddesinin 1. fıkrasının c bendi yürürlükten kaldırılarak iş bölümü itirazı ilk itiraz olmaktan çıkarılmıştır.
  • 120. maddesinin başlığı “Harç ve gider avansının ödenmesi” şeklinde değiştirilmiş, maddeye “Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen delil avansına ilişkin 324 üncü madde hükümleri saklıdır” fıkrası eklenerek delil avansının dava açarken mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu kaldırılmıştır.
  • 149. maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla veya başka yerde duruşma icrası”
MADDE 149 – (1) Mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın veya vekilinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine karar verebilir.
(2) Mahkeme resen veya taraflardan birinin talebi üzerine; tanığın, bilirkişinin veya uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine karar verebilir.
(3) Mahkeme, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde ilgililerin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine resen karar verebilir.
(4) Mahkeme, fiilî engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına, yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun uygun görüşünü alarak karar verebilir.
(5) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.”
  • İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlığı altında yer alan 341. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.”
2)7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna 73 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

Dava şartı olarak arabuluculuk

MADDE 73/A – (1) Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Şu kadar ki, aşağıda belirtilen hususlarda dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz:
a) Tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar
b) Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar
c) 73 üncü maddenin altıncı fıkrasında belirtilen davalar
ç) 74 üncü maddede belirtilen davalar
d) Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklar
(2) 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin onbirinci fıkrası tüketici aleyhine uygulanmaz.
(3) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya tarafların anlaşmaları ya da anlaşamamaları hâlinde tüketicinin ödemesi gereken arabuluculuk ücreti, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Ancak belirtilen hâllerde arabuluculuk ücreti, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin eki Arabuluculuk Ücret Tarifesinin Birinci Kısmına göre iki saatlik ücret tutarını geçemez.
(4) Arabuluculuk faaliyeti sonunda açılan davanın tüketici lehine sonuçlanması hâlinde arabuluculuk ücreti, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir.”
3) 5684 sayılı Sigortacılık Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
EK MADDE 6 – (1) Bu Kanun uyarınca sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ya da Hesaptan talep edilecek tazminat alacağı ancak;
a) Alacaklı tarafından bizzat,
b) Alacaklının kanuni temsilcisi veya kanuni temsilcinin bizzat vekâlet verdiği avukat vasıtasıyla,
c) Alacaklının bizzat vekâlet verdiği eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri veya avukatı vasıtasıyla,
takip edilebilir. Takip yetkisi, sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlar ya da Hesap nezdinde yapılacak işlemleri kapsar.
(2) Tazminat alacağı, sadece hak sahibine veya avukatına ödenir ve birinci fıkrada belirtilen kişiler de dâhil olmak üzere hiç kimseye devredilemez.
(3) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumunca belirlenir.
4) 6/12/2018 tarihli ve 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri yürürlükten kaldırılmıştır.

6 Eylül 2020 Pazar

Yargıtay'dan emsal manevi tazminat kararı!

Çocuk parkının yanında bulunan aydınlatma direğindeki kaçak sebebiyle elektrik akımına kapılan çocuk, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Yaralı çocuk, günlerce yoğun bakım ünitesinde tedavi gördü.
Çocuğun taburcu olmasıyla birlikte acılı aile, olayda sorumlu olan kurumların peşine düştü. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kapısını çalan acılı aile, mağdur çocuk için 30 bin lira, anne ve baba için de 10'ar bin lira manevi tazminat istedi.

Davayı kısmen kabul eden mahkeme; mağdur çocuk için 15 bin, anne ve baba için de 5'er bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Kararı davalı kurumlar temyiz etti.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, davacıların ekonomik durumlarının incelenmeden tutar belirlenmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararı bozdu. Mahkeme, mağdur çocuk için 5 bin lira manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti. Kararı bu kez davacılar temyiz etti.

"TUTAR CAYDIRICI NİTELİKTE OLMALI"
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin emsal nitelikteki kararı geçtiğimiz günlerde taraflara tebliğ edildi. Kararda şöyle denildi: "Somut olayda, davacılar yararına manevi tazminat takdir edilmesi konusunda kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece , anılan davacılar yararına oluşan kazanılmış hak ihlal edilerek manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi kararın bozulmasını gerektirmiştir.

Manevi tazminat davalarında hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Manevi tazminat davalarında, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir.

Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta; kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır.

Bu ilkeler gözetildiğinde; asıl olan insan yaşamıdır ve bunu hiçbir değerin telafi etmesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir.

Somut olayda,mağdur çocuk için takdir edilen manevi tazminatın miktarı da azdır. Mahkemece, olayın özellikleri değerlendirilerek hakkaniyete uygun bir manevi tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de isabetli değildir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."

YARGITAY'DAN EMSAL KARAR: 10 YILI GEÇEN NAFAKA ALACAKLARI SİLİNECEK!


İcra Hukuk Mahkemesi, şiddetli geçimsizlikten boşanan kadına nafaka ödenmesine hükmetti. Nafaka alacağını bir türlü tahsil edemeyen kadın, soluğu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde aldı. Eski kocası hakkında nafaka borcunu ödemediği için icra takibi başlattı.

Buna karşılık İcra Hukuk Mahkemesi'ne başvuran nafaka borçlusu koca, 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, takibin müşterek çocuğa velayeten açılması gerektiğini ve nafaka düzenli olarak ödendiğinden borcun bulunmadığını belirterek takibin iptalini talep etti. Mahkeme; nafaka alacağından doğan ilamın zaman aşımına uğradığı gerekçesi ile takibin iptaline karar verdi. Nafaka alacaklısı kadın kararı temyiz edince devreye Yargıtay 12. Hukuk Dairesi girdi. 10 yıllık zaman aşımına uğramış nafaka alacaklarının tahsil edilemeyeceğine vurgu yapılan Yargıtay kararında; "Türk Borçlar Kanunu'nun 156/2. maddesine göre, borç bir mahkeme kararına bağlanmış ise zaman aşımı süresi 10 yıldır.

Nafakaya ilişkin ilamlar, bir borcun veya bir hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip gününden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zaman aşımına uğradığının kabulü gerekir. Buna göre Mahkemece, takip tarihinden geriye doğru on yıllık nafakanın istenebileceği gözetilerek bu yönden inceleme yapılmak suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Borcun zaman aşımına uğramadığının görülmesi halinde de zaman aşımı dışındaki diğer itiraz ve şikayet nedenlerinin incelenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir" ifadeleri yer aldı.

YURTDIŞINDAN YAPILAN NOTER İŞLEMLERİ KOLAYLAŞTI!

Yurt dışında yaşayan vatandaşlara konsolosluklar aracılığıyla verilen noterlik hizmetleri, kurumlar arası gerekli entegrasyonun tamamlanmasıyla kolaylaştı.

Adalet Bakanlığından alınan bilgiye göre, yurt dışında yaşayan vatandaşlar ihtiyaç duydukları noterlik belgelerine artık çok daha hızlı ve güvenli şekilde ulaşabiliyor.

Yurt dışında yapılan işlemler uygulama öncesinde muhataplarına posta ve kargo gibi yollarla ulaştırılıyorken konsolosluklar ve Türkiye Noterler Birliği bilişim sistemi arasında sağlanan entegrasyon sonrasında yurt dışında yapılan işlemler için aynı anda yurt içinde bulunan noterliklerden örnek alınması mümkün hale geldi.

Yeni uygulamayla posta gönderilmesine gerek kalmaksızın yapılan işlemin örneği, yetkilendirilen kişi tarafından Türkiye'deki herhangi bir noterlikten alınabiliyor. Uygulamayla özellikle yurt dışında yaşayan vatandaşların Türkiye'deki işlemlerinin daha hızlı, güvenli ve kolaylıkla görülebilmesine olanak sağlanıyor.

Uygulama 6 Nisan 2019'dan bu yana devam ediyor. Uygulamayla yurt dışında yaşayan vatandaşlar bin 53 kalemde işlemlerini rahatlıkla gerçekleştirebiliyor. Adalet Bakanlığı yurt dışında yaşayan yaklaşık 10 milyon vatandaşı ilgilendiren bu uygulama ile ilgili olarak tanıtım çalışmalarına devam ediyor.

<https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/yurt-disindan-yapilan-noter-islemleri-kolaylasti/1537010>

1 Eylül 2020 Salı

YABANCI UYRUKLU ALACAKLININ İCRA TAKİBİ YAPMASI NETİCESİNDE TEMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNE UYULMAMASI SEBEBİYLE TAKİBİN İPTALİ TALEBİ!

 


T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2014/12188

K. 2014/15555

T. 29.05.2014

* TEMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNE UYULMAMASI SEBEBİYLE TAKİBİN İPTALİ TALEBİ ( Alacaklının Moritanya'da Kurulu Olduğu - Moritanya İle Türkiye Arasında Çok Taraflı veya İkili Anlaşmalarla ya da Fiili Mütekabiliyet Esasına Göre Muafiyet Olup Olmadığının Araştırılacağı/Bulunmaması Halinde Yeterli Miktarda Teminat Takdir Edilip Bu Teminatı Bloke Etmesi İçin Uygun Bir Süre Verileceği )

* YABANCI UYRUKLU ALACAKLININ İCRA TAKİBİ YAPMASI ( Yabancı Gerçek veya Tüzel Kişilerin Yargılama ve Takip Giderleriyle Karşı Tarafın Zarar ve Ziyanını Karşılamak Üzere Teminat Göstermek Zorunda Olduğu - Yabancı Uyruklu Kişinin Vatandaşı Olduğu Ülke İle Türkiye Arasında Karşılıklılık Bulunması Halinde Yabancı Kişinin Teminattan Muaf Tutulması Gerektiği )

* İCRA TAKİBİ YAPMANIN ÖN KOŞULU ( Teminat Hususunun Takip Yapmanın Ön Koşulu Olduğu ve Mahkemece Resen Gözetileceği - Yabancıların Yargılama ve Takip Giderleriyle Karşı Tarafın Zarar ve Ziyanını Karşılamak Üzere Teminat Göstermek Zorunda Olduğu/Yabancı Uyruklu Kişinin Vatandaşı Olduğu Ülke İle Türkiye Arasında Karşılıklılık Bulunması Halinde Yabancı Kişinin Teminattan Muaf Tutulacağı )

* MÜTEKABİLİYET ( Yabancı Gerçek veya Tüzel Kişilerin Yargılama ve Takip Giderleriyle Karşı Tarafın Zarar ve Ziyanını Karşılamak Üzere Teminat Göstermek Zorunda Olduğu - Yabancı Uyruklu Kişinin Vatandaşı Olduğu Ülke İle Türkiye Arasında Karşılıklılık Bulunması Halinde Yabancı Kişinin Teminattan Muaf Tutulması Gerektiği )

5718/m. 48

Lahey Sözleşmesi/m. 17

ÖZET : Borçlu, alacaklının yabancı uyruklu olması sebebi ile teminat yatırmadan takibe geçmiş olduğunu ileri sürerek takibin iptalini talep edilmiştir.

Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır. Türk hâkimi, yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır.

Teminat hususu takip yapmanın ön koşulu olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.

Alacaklının Moritanya'da kurulu olduğu ve icra takibi yaparken bir teminat gösterilmediği beyan edilerek, alacaklı tarafından teminat gösterilmesi ve teminatın depo edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Alacaklının tabiiyetinde bulunduğu Moritanya ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyet olup olmadığı araştırıldıktan sonra, yok ise mahkemece, karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılayacak yeterli miktarda teminat takdir edilip alacaklı vekiline bu miktarı bloke etmesi için uygun bir süre verilerek teminat yükümlülüğünün yerine getirilmesine karar verilmesi gerekir. Muafiyet olmamasına rağmen takdir edilen teminat yatırılmaz ise takibin iptaline karar verilmesi gerekir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Nezihe Deniz Güner tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Borçlu vekili tarafından icra mahkemesine yapılan başvuruda, borçlu hakkında rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takiple ilgili olarak diğer itiraz ve şikayetleri yanında, alacaklının yabancı uyruklu olması sebebi ile teminat yatırmadan takibe geçmiş olduğu ileri sürülerek takibin iptali talep edilmiş, mahkemece borçlu vekilinin şikayetinin süresinde olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Türk Hukukunda kişilerin hak arama özgürlüklerini kullanmaları herhangi bir sınırlandırmaya tâbi tutulmamıştır. Ancak bazı istisnai durumlarda dava açan veya takip hakkını kullananın önceden belirlenen bazı özel yükümlülükleri yerine getirmesi şart koşulabilir. Bu istisnai şartlardan biri de teminat gösterme yükümlülüğüdür (cauta judicatum solvi).

Alacaklının takipte haksız çıkması halinde borçlunun uğrayacağı muhtemel zararların istenebilmesinin zor veya imkansız olacağı zannedilen bazı özel durumlarda kanun koyucu tarafından teminat gösterilmesi gerekli görülmüştür.

5718 sayılı MÖHUK madde 48/1'e göre; “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır”. MÖHUK’ta teminat gösterme yükümlülüğü konusunda “yabancılık” ölçütü esas alınmıştır. Buna karşın davalının veya kendisine karşı takibe girişilen karşı tarafın vatandaşlığı, bu madde kapsamında da bir öneme sahip değildir.

MÖHUK madde 48/2’de ise; “Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar” hükmü yer almaktadır. Buna göre Türk hâkimi, yabancı davacının, davaya katılanın veya icra takibinde bulunanın vatandaşı olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) var ise, bu kişiyi teminattan muaf tutacaktır. Karşılıklılık, iki devlet arasında imzalanan (iki taraflı) anlaşma veya iki devletin de taraf olduğu uluslararası (çok taraflı) anlaşma ile sağlanabileceği gibi, kanuni veya fiili karşılıklılık şeklinde de sağlanabilir.

Az yukarıda belirtilen anlaşmalardan biri de 1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair Lahey Sözleşmesi olup, anılan sözleşmenin 17. maddesinde; âkit devletlerden birinde ikamet eden ve diğer bir devletin mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan âkit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları sebebi ile herhangi bir teminat istenemeyeceği düzenlenmiştir.

Öte yandan, anılan maddelerde öngörülen teminat hususu takip yapmanın ön koşulu olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.

Somut olayda borçlu, alacaklının Moritanya'da kurulu olduğunu ve aleyhlerine icra takibi yaparken MÖHUK 48 gereğince bir teminat göstermediğini beyan ederek, alacaklı tarafından ilgili yasa çerçevesinde teminat gösterilmesi ve teminatın depo edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

O halde mahkemece, alacaklının tabiiyetinde bulunduğu Moritanya ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyet olup olmadığı araştırıldıktan sonra, yok ise mahkemece, karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılayacak yeterli miktarda teminat takdir edilip alacaklı vekiline bu miktarı bloke etmesi için uygun bir süre verilerek teminat yükümlülüğünün yerine getirilmesine karar verilmesi; muafiyet olmamasına rağmen takdir edilen teminat yatırılmaz ise takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, bu prosedüre uyulmadan istemin süresinde olmadığından bahisle reddine karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.